Kritik Hammaddeler Yasası: Küresel bağımlılıklara bir alternatif mi?

AB Komisyonu, AB dahilinde ve üçüncü ülkelerde kritik hammaddelerle ilgili işlemlerin döngüselliğini ve sürdürülebilirliğini geliştirmek istiyor. Ne var ki AB'nin Kritik Hammaddeler Yasası, kaynakların idareli kullanımıyla ilgili çok az somut öneriye sahip. Gerçek bir döngüsel ekonominin nasıl yaratılabileceği ve kaynak zengini ülkelerle ortaklıkların nasıl sürdürülebilir hale getirilebileceği de muğlak. 

Avrupa’nın kriitk hammaddelere bağımlılığı, yılardır hararetli tartışmalara sebep olduğu kadar, AB’yi jeopolitik sorunlarla da karşı karşıya getiriyor. Bu nedenle Avrupa Komisyonu 2023 baharında Critical Raw Materials Act adı verilen, kritik hammaddelerle ilgili yasasını sundu. Hedef, kritik hammaddelerin ithalatını çeşitlendirmek ve yereldeki tedariği artırmak. Böylelikle AB tedarik zincirlerinin esnekliğinin artırılması ve iklim nötrlüğü hedefi için yükselen hammadde talebinin karşılanması sağlanabilecek.

Hammadde ithalatında daha fazla bağımsızlık

Kritik Hammaddeler Yasası, AB içerisindeki işleme kapasitelerini ve kritik hammaddelerin çıkarılmasını kayda değer ölçüde artırmayı amaçlıyor. Madenciliğin yaygınlaşması için izin prosedürleri hızlandırılacak, böylece ithal madenden daha fazla bağımsızlaşılacak ve 2030 yılına kadar arzın onda biri güvence altına alınacak. 

Ne var ki AB'de madencilik halihazırda bile çevre sorunlarına yol açıyor ve sıklıkla yerelde direnişlerle karşılaşıyor. İsveç'in kuzeyinde yaşayan yerli Sami halkı, yaşam alanları için tehdit oluşturması nedeniyle bir nikel madeninin genişletilmesine karşı yıllardır mücadele ediyor. Bu nedenle Yeşiller olarak bizler, yasa müzakerelerinde hızlandırılmış planlamanın insan hakları ve çevre standartlarının hiçe sayılmasına yol açmaması konusunda ısrarcı olacağız. 

Tamamen sürdürülebilir bir madencilik mümkün değil. Uzun vadede hammaddelerin çıkarılmasına set çekmek, madenciliğin insanlara ve çevreye verdiği zararı en aza indirmek için kaçınılmaz. Bizzat komisyon da AB sınırları içinde ve üçüncü ülkelerdeki kritik hammaddelerin geri dönüştürülebilirliğini ve sürdürülebilirliğini artırmayı istese de, mevcut teklif bu bakımdan yetersiz. 

AB'de ve üçüncü ülkelerde yapılacak madencilik faaliyetleri için sıkı ve denetlenen çevresel ve sosyal standartlara olduğu kadar talebi azaltacak tedbirlere de ihtiyaç var ki sektör üzerindeki baskı asgariye indirilebilsin. Ancak mevcut metin, geri dönüşüm konusunda sadece kesin olmayan öneriler formüle ediyor ve gerçek bir döngüsel ekonomiyi güçlendirecek somut tedbirlere yer vermiyor. Biz halihazırda AB'de sürdürülebilir ürün tasarımı, onarım hakkı ve zorunlu geri dönüşüm yoluyla kaynakları korumayı hedefleyen birçok yasa tasarısı üzerinde çalışıyoruz. Bunlar döngüsel ekonomiye giden yolda atılan önemli adımlardır ve uluslararası bağımlılıkların azaltılmasına da katkı sunacak.

Eşit zeminde ortaklıklar

Kritik hammaddelere ilişkin yeni yasa ile AB, uluslararası ortaklarla işbirliğini genişletmeyi ve çeşitlendirmeyi arzuluyor. Bugüne dek AB'nin kritik hammadde ithalatının yüzde 90'ından fazlası genellikle tek bir üçüncü ülkeden geliyordu. AB bu oranı 2030 yılına kadar yüzde 65'e düşürmeyi hedefliyor. Bu amaçla kaynak zengini ülkelerle sahip olduğu stratejik ortaklıklar ağını genişletmesi gerekecek. 

AB’nin Çin gibi ticaret ortaklarına gerçek bir alternatif sunabilmesi için, ortak ülkelerdeki madencilik faaliyetleri süresince, bu faaliyetlerin gerektirdiği yüksek sosyal ve çevresel standartları karşılamanın yanı sıra buralardaki ekonomik ve sosyal kalkınmaya da inandırıcı biçimde odaklanması gerekli. Vaat edilen kazan-kazan ortaklıklarının hayata geçmesi ancak böyle mümkün olabilir.

Dolayısıyla bu hammadde ortaklıklarında AB‘nin, hammadde zengini ülkelerdeki üretim ve işleme kapasitelerini teşvik etmesi gerekiyor. Mesela, yereldeki imalat ve yarı iletken endüstrilerine yatırım yaparak yahut bilgi ve teknoloji transferini güçlendirerek... Komisyonun yasa teklifinin en zayıf noktası da bu, zira bahsedilen hammadde ortaklıklarının şekillendirilmesine yönelik somut tedbirlere neredeyse hiç yer verilmemiş. 

Ben müzakerelerde, hammadde ortaklıklarını düzenleyen açık kuralların belirlenmesi yönünde tavrımı koyuyorum: Söz konusu ortaklıklar bağlayıcı sosyal ve çevresel standartlar içermeli ve yerel değer yaratımını teşvik etmeli. AB'nin şimdilerde örneğin Endonezya, Avustralya ve Şili gibi ülkelerle yürüttüğü ticaret anlaşmaları müzakerelerinde de Avrupa ticaret politikasının uygulanabilir çevresel ve sosyal standartlarla yeniden şekillendirilmesini savunmalıyız.

Hammadde çıkarımı, gelecekte de hassas bir çatışma alanı olmayı sürdürecek. Bir yandan artan talepler, diğer yandan küresel ısınma ve su kıtlığının sektör üzerinde oluşturduğu baskı giderek daha da çoğalacak. Küresel bağımlılıkların karşısına bir alternatif çıkarmanın tek yolu, sürdürülebilir uluslararası ortaklıkları ve döngüsel ekonomiye gerçek bir geçişi teşvik etmekten geçiyor. 


Anna Cavazzini 2019 yılından bu yana Birlik 90/Yeşiller’i temsilen Avrupa Parlamentosu üyesi. İç pazar ve tüketicinin korunması komisyonu (IMCO) başkanı, Brezilya delegasyonu başkan yardımcısı ve uluslararası ticaret komitesi yedek üyesi. Ticaret komitesinde Kritik Hammaddeler Yasası'nı Yeşiller adına müzakere ediyor. 


Bu makale ilk olarak burada yayınlandı. 

This article is licensed under Creative Commons License