AB şu anda neden ABD ile ortaklığını güçlendirmesi gerekiyor

yorum

ABD Başkanı Joe Biden, G7, NATO ve AB-ABD zirveleri vesilesiyle ilk kez Avrupa’yı ziyaret ediyor. Yeni bir transatlantik işbirliği dönemi için fırsatlar çok büyük, ancak onları ele geçirmek için fırsatı penceresi küçük.

Resimaltı: Soldan sağa; İtalya Başbakanı Mario Draghi, ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Başkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, G7 Zirvesinin başında.

 

Avrupa Birliği’nin (AB) uluslararası politikada hoş sürprizlerle karşılaşması nadiren görülen bir şeydir. Başkan Joe Biden’ın  göreve gelmesinden bu yana ABD ile ilişkileri bakımından sürprizler yaşaması daha da memnuniyet verici. Ticaret politikasının zor başlıkları burada özellikle önemli bir rol oynuyor. Durum kısmen böyle çünkü Çin’in teşkil ettiği zorluk Atlantik’in her iki kıyısında da daha güçlü bir şekilde algılanıyor. TTYP’e (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) geri dönüş olmayacak. Ayrıca, acilen ihtiyaç duyulan yeni Transatlantik ticaret gündemi, ancak her iki taraf da Airbus/Boeing konusundaki eski anlaşmazlıkların yanı sıra çelik ve alüminyum tarifelerini etraflıca ele alırsa ve geleceğe yönelik işbirliği alanlarına odaklanırsa başarılı olabilir.

İlk olarak, ABD ve AB, Dünya Ticaret Örgütü’nü (WTO) yeniden çok taraflı ticaret düzeninin merkezine yerleştirmeli. Öncelikli ilk adım, Başkan Biden’ın ABD’nin yeni bir DTÖ Genel Direktörü atanmasına yönelik muhalefetini bir kenara bırakma kararıydı. Şimdi, genel bir anlaşmazlık çözümü, reform ve yeniden uyum sağlama üçlüsüne ihtiyacımız var.

2018’de eski AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve eski ABD Başkanı Donald Trump, bir transatlantik DTÖ çalışma grubu kurdu. Son yıllarda ABD, AB ve Japonya, özellikle Çin’in sağladığı ve DTÖ düzenlemelerine göre yasa dışı olan sübvansiyonlarla yeni mücadele yolları konusunda oldukça yapıcı üçlü görüşmeler gerçekleştirdi. Şimdi en büyük öncelik, DTÖ’nün bağımsız, iki aşamalı anlaşmazlık çözüm organını yeniden canlandırmayı konuşmak olmalıdır. Bu amaçla AB, daha önce de yaptığı DTÖ düzenlemelerini elden geçirme ve modernize etme önerisini yinelemelidir. AB Komisyonu’nun önerileri umut verici çünkü Amerika’nın DTÖ’ye yönelik eleştirilerini dikkate alıyor ve küresel ekonominin değiştiğini de aklından çıkarmıyor. Ayrıca mal ve hizmet alanındaki dijital ticaret, zorunlu teknoloji transferleri ve haksız devlet sübvansiyonları konularına da eğiliyor.

Örneğin, Japonya’nın yanı sıra diğer ülkeleri de haksız ticaret uygulamalarına karşı güçlü bir cephe oluşturmaya davet ederek, uluslararası ticaret düzeyinde benzer düşünen ortaklarla iş birliğini güçlendirmek her iki tarafın da çıkarınadır. AB Ticaret Genel Direktörü, DTÖ’de rekabetçi tarafsızlığı sağlamak üzere kurallar geliştirmek için AB-ABD öncülüğünde sonuna kadar takip edilmesi gereken bir girişim önerisinde bulundu.

İkinci bir iş birliği alanı, ticari ilişkilerin sürdürülebilirliğini sağlamak üzere acilen ihtiyaç duyulan bir gündem oluşturmaktır. Kasım 2021’deki Glasgow İklim Zirvesi, iddialı CO2 azaltma hedefleri ve iklim finansmanı için bir başlangıç ​​kriteri sunacak. Buradaki kilit soru, Biden yönetiminin AB’nin inisiyatifine yanıt verip vermeyeceği ve örneğin endüstri için öngörülen bir Karbon Sınırı Ayarlama Mekanizmasına katılıp katılmayacağı. Aynı zamanda, tarifeleri düşürerek DTÖ düzeyinde iklim dostu endüstriyel mal üretimini ödüllendirmek ve DTÖ kurallarını Paris iklim hedefleriyle uyumlu hale getirmek, her iki düzenleme arasında çıkabilecek bir çatışmayı ortadan kaldırmak da önemlidir. Bir başka hareket noktası, fosil yakıtlara sağlanan devlet desteğine son verilmesi konusunda şimdiye kadar çok az ilerleme kaydedilebilmiş OECD diyaloğudur. ABD’nin önerdiği gibi bir Yeşil teknoloji ittifakı, Transatlantik ürün standartlarının oluşturulmasına da yardımcı olacaktır. Atlantik genelini kapsayan bir iklim politikası konusunda iş birliği yapmak için federal eyaletler ve bölgelerin önünde çok sayıda fırsat var.

Hayati önemdeki iklim sorunlarına ek olarak, teknolojik dönüşüm meselesini ele almak üzere üçüncü bir iş birliği alanı geliştirilmelidir. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in şirketlere yönelik küresel bir asgari vergi önerisi, önemli fırsatlar sunuyor. Biden yönetimi, OECD düzeyinde uygulanacak bir dijital kurumlar vergisi fikrine Trump yönetiminden daha açıktır. AB’nin bu avantajı değerlendirmesi ve müzakereleri konuşmaya devam etmesi gerekiyor. AB, Çin ile sistemik rekabeti ele alacak, teknolojik konularda fikir alışverişine olanak sağlayacak ve bu meselelerin çözümü için kurumsal bir çerçeve sunacak bir Ticaret ve Teknoloji Konseyi toplanmasını önermişti. Teknoloji konusunda böyle bir diyaloğun ön koşullarından biri, Atlantik’in her iki yakasındaki parlamentoların sürece dahil olmasıdır. ABD ve AB’nin ticaret politikası alanında Çin ile ilgili stratejilerini eşgüdümlü hale getirmesi gerekiyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in yakın zamanda yeniden canlandırdığı Çin ile ilgili ikili diyalog, bunu yapmak için bir zemin sunuyor. Son olarak, dünya genelinde partner ülkelerin kalkınmasını desteklemek üzere ileri sürülen siyasi önerilerin Transatlantik düzeyde koordine edilmesi gerekiyor.

Transatlantik ortaklarının bu iddialı gündemi kararlılıkla sürdürmeleri için önlerinde fazla zaman yok. AB, pandemiden iyi bir çıkış yolu bulma baskısı altında. ABD, iki yıl içinde yeni bir ABD Kongresi seçecek. Bu ara seçimlerin sonucuna bağlı olarak, güç dengesi Başkan Biden’ın aleyhine bozulabilir. Bu nedenle her iki tarafın da başarılar elde etmesi gerekiyor ve birbirlerine karşı çalışırlarsa bunu yapmak daha zor olacak. AB Parlamentosu ve ulusal parlamentolar, Temsilciler Meclisi ve ABD Senatosu ile karşılıklı olarak bu süreçte aktif rol oynayabilirler.

Bu makale ilk olarak 4 Haziran 2021’de Almanca olarak yayınlanmıştır.

Bu metin İngilizce'den Türkçe'ye Deniz Tuna tarafından çevrilmiştir.