Escazú Anlaşması’na dair iddialar ve yanıtları

ekvator ormanları

Escazú Anlaşması, çok taraflılık ve bölgesel çevre demokrasisi alanlarında son yıllarda yapılan en büyük atılım olmasına rağmen, aralarında Kosta Rika’nın da bulunduğu bölgedeki birçok ülkede yanlış bilgilendirme kampanyasına konu oldu.

Kolombiya’nın durumunda ise, çeşitli ticaret odaları, Anlaşmanın onaylanmasının üretim faaliyetleri üzerinde yaratabileceği olası olumsuz sonuçlara ilişkin endişelerini dile getirdi.

Escazú Anlaşması’na karşı ana hatlarıyla belirtilen iddiaların büyük bir kısmı diğer bölge ülkelerinde ileri sürülenlerle aynı olduğundan, bunların her birine ayrı ayrı ışık tutmak için Kolombiya EscazúŞimdi Ağı (Red EscazúAhora de Colombia), Kosta Rika Escazú Ağı (Red Escazú Costa Rica) ve Kosta Rika Üniversitesi uluslararası hukuk profesörü Nicolás Boeglin’in çalışmalarından faydalanacağım.

Sırayla gitmek gerekirse, 4.7. maddesinde açıkça belirtildiği gibi, Escazú Anlaşması’nın, yaptırım etkisi oldukça düşük uluslararası bir araç olduğunun göz önünde bulundurulması son derece önemlidir. Söz konusu maddede, Anlaşmanın, Taraf Devletlerin mevzuatında ya da taraf oldukları herhangi bir uluslararası sözleşmede yer alan veya yer alabilecek, lehe olan hak ve teminatları sınırlamadığı veya ilga etmediği gibi, Taraf Devletlerin bu üç erişim hakkına daha geniş kullanım alanı tanımasını da engellemediği belirtilmektedir.

Bu anlamda, Anlaşmanın amacından (madde 1), Anlaşmanın işbirliğine ve yeni yetkilerin yaratılmasına, var olanların güçlendirilmesine dayandığı ve bu sebeple, bunların Taraf Devletlerde kademeli olarak uygulanması (madde 3.c) için geniş bir takdir yetkisi tanındığı sonucu çıkmaktadır. Bu durum Anlaşma boyunca kullanılan, uluslararası insan hakları belgelerine özgü ifadelerden de anlaşılmaktadır: “Her devlet, kendi imkanlarına ve ulusal önceliklerine uygun olarak” (madde 13), “Her bir Taraf, mevcut kaynakları uyarınca [...] teminat verecektir” (madde 6.1), “Yetkili makamlar mümkün olduğu ölçüde çaba gösterecektir” (madde 6.2).

Öne sürülen konuların birçoğunda, Anlaşmanın doğrudan Taraf Devletlerin iç mevzuatına atıfta bulunduğunu vurgulamak da önemlidir. Bu atıflar şu ifadelere yansımıştır: “Her bir Taraf, kendi ulusal mevzuatı çerçevesinde [...] sağlayacaktır” (madde 8.2) , “Her Devlet, kendi iç düzenlemeleri çerçevesinde” (madde 4.3), “ulusal mevzuata uygun olarak” (madde 5.5, 5.6, 5.13, 6.2. 6.9, 7.12, 7.15, 8.2, 8.3.c).

Yukarıda bahsettiklerimizi göz önünde bulundurarak, bölgesel ve ulusal düzeyde Anlaşmaya karşı ileri sürülen iddiaların her birini hukuki boyutuyla analiz etmeye devam edeceğiz.

1. Escazú Anlaşması, bizi uluslararası yasalara ve hatta uluslararası ekonomik yaptırımlara tabi tutarak ulusal egemenliğimizi tehdit etmektedir

Bu bağlamda, Anlaşmanın kara, deniz veya hava sahaları üzerindeki egemenliği veya onlar hakkında karar verme yetkisini etkileyen hükümler içermediğini vurgulamak önemlidir. Bu durum, Devletlerin kendi doğal kaynakları üzerindeki daimi egemenliği ve devletlerin egemen eşitliği ilkelerinin vurgulandığı, Anlaşmanın uygulanmasını düzenleyen ilkeleri belirleyen 3. madde okunarak kolayca doğrulanabilir.

Keza 4. madde de, bahsi geçen yükümlülüklerin, Anlaşmayı onaylayan Devletin mevzuatında yer alan daha lehte olan diğer hak ve teminatları sınırlamadan veya ilga etmeden, Devletler tarafından kendi mevzuatlarına uygun olarak uygulanması gerektiğini belirtir.

Son olarak, her bir Devletin kendi mevzuatında zaten var olanlar dışında, Anlaşmanın Taraf Devletler için yeni yaptırımlar içermediğine de dikkat çekmek gerekir.

2. Uluslararası mahkemeler, bir ülkenin ekonomik kalkınmasıyla ters düşen iç kararları hakkında karar verebilirler

Escazú Anlaşması, 19. maddesinde, anlaşmazlıkların çözümü konusunda Çok Taraflı Çevre Anlaşmalarının uluslararası uygulamalarına yer vermiştir. Bu amaçla, diğer sözleşmelerin yanı sıra Minamata Cıva Sözleşmesi (madde 25), Paris Sözleşmesi (madde 24), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (madde 27) ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (Madde 14) referans göstermek yeterli olacaktır.

Yukarıda belirtilen ‘anlaşmazlıkların çözümü’ maddesine göre, Devletlerin tek yükümlülüğü, anlaşmazlıkları müzakere yoluyla veya Taraf Devletlerin kabul edilebilir gördüğü herhangi bir yolla çözmeye çalışmaktır.

Escazú Anlaşması’nın 19. maddesi, Devletlere, eğer açık bir şekilde karar vermişler ise, Uluslararası Adalet Divanı'nın yargı yetkisine ve / veya tahkime başvurma kararını gönüllü olarak seçme seçeneği tanır. Ancak bunun için, akdin imzalanması, onaylanması veya kabul edilmesi esnasında her iki Tarafın da çözüm yollarından birini veya her ikisini yazılı olarak kabul etmiş olması gerekmektedir.

Bu nedenle, ne Escazú Anlaşması Taraf Devletleri Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmaya zorlayabilir ne de Devletlerden herhangi biri bir diğer Devleti söz konusu yargı mercine tabi tutabilir.

3. Anlaşma, Latin Amerika Ülkeleri Ekonomik Komisyonu (ECLAC) gibi uluslararası kurum ve kuruluşlara Anlaşmayı onaylayan ülkelere müdahale etmeleri için özel yetkiler vermektedir

Escazú Anlaşması, Anlaşma ile ilgili karar alma yetkisine sahip tek organ olan Taraflar Konferansı (COP) gibi, yükümlülüklerin uygulanmasını kolaylaştıracak çeşitli organları haizdir (madde 15).

Ayrıca, Anlaşma Birleşmiş Milletler Latin Amerika Ülkeleri Ekonomik Komisyonu'nun sorumluluğunda olan ve sadece lojistik işlevleri (madde 17) olan bir sekreterlik, devletler arası bilgi alışverişini kolaylaştıran Bilgi Paylaşım Merkezi (madde 12), Uygulama ve Uyumluluğu Destekleme Komitesi (madde 18) ve Gönüllü Katkı Fonu’na yer vermektedir.

4. Kosta Rika'nın vermesi gereken çevre ile ilgili kararlara gerçek veya tüzel kişiler, yerli veya yabancı kuruluşlar müdahil olabilir

Anlaşmanın hiçbir hükmü, uluslararası veya ulusal yargı mercilerine başvurabilecek özneler hakkındaki uluslararası kamu hukuku kurallarını değiştirmez.

Anlaşmada yer alan ‘kamu’ tanımı (madde 2.d), Devletin yargı yetkisine tabi olan tüm gerçek ve tüzel kişileri kapsar. Bu sebeple Anlaşma, ne gerçek veya tüzel kişilere ne de yabancı sivil toplum kuruluşlarına, çevrenin korunmasına ilişkin kararlarda ulusal mevzuatta zaten var olan koşullardan farklı bir müdahale hakkı tanır.

Bu nedenle Escazú Anlaşması, gerçek veya tüzel kişilere, ulusal veya yabancı kuruluşlara ülkemizin alması gereken çevre ile ilgili kararlara müdahale etme yetkisi vermediği gibi çevresel çatışmaları çözmek için uluslararası kuruluşların denetimine de izin vermez.

5. Sadece önemli ekonomik faaliyetleri olmayan bazı küçük ülkeler Escazú Anlaşması’nı onayladı

Escazú Anlaşması Latin Amerika ve Karayipler'deki 33 devletin 24’ü tarafından imzalandı. Anlaşma şu anda Uruguay, Ekvador, Bolivya, Panama, Nikaragua, Antigua ve Barbuda, Saint Vincent ve Grenadinler ve Saint Kitts ve Nevis'in onaylarına sahipken; Arjantin ve Meksika’da ise kendi senatoları tarafından uygun bulundu ve ilgili onay belgelerinin Birleşmiş Milletler şubesine tevdi edilmesi için usulü işlemler yapılmaya başlandı. Meksika ve Arjantin'in onaylarıyla, Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için gerekli 11 ülke onayına ulaşıldı. Görüldüğü üzere, anlaşmayı onaylayan devletler madencilik, petrol, yaygın tarım gibi önemli ekonomik faaliyetlere sahiptir.

6. Anlaşma, yatırımlara ve ekonomik projelerin geliştirilmesine yönelik hukuki belirliliği azaltır

Aksine, Escazú Anlaşması, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve Amerikalılar Arası Kalkınma Bankası (IDB) gibi çok taraflı kuruluşların yönergelerinin dahil edilmesini sağladığı için hukuki belirliliği, şeffaflığı ve hesap sorulabilirliği artırır ve teminat altına alır.

OECD'yi oluşturan Avrupa ülkeleri, Aarhus Sözleşmesi olarak bilinen, bilgiye erişim, karar alma süreçlerine halkın katılımı ve çevresel konularda yargıya başvuru konulu Sözleşmeyi onaylarken, IDB ise Çevre Politikası ve Toplum Çerçevesi uyarınca, Escazú Anlaşması ilkelerine uygun olarak, çevre konularına dair bilgilere erişim, katılım ve yargıya erişim haklarına saygı göstereceğini açıkça taahhüt etmiştir.

Aynı şekilde, Kosta Rika tarafından imzalanan serbest ticaret ve ortaklık anlaşmaları, Escazú Anlaşması’nda düzenlenen üç erişim hakkının etkin bir şekilde uygulanmasını teşvik eder. Bu konuyla ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri, Orta Amerika, ve Dominik Cumhuriyeti arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının (CAFTA-DR) 17.6 maddesine ve Avrupa Birliği (ve üye devletleri) ile Orta Amerika Ortaklık Anlaşmasının (EU-CAAA ) VIII. başlığına göz atmak yeterlidir.

Kosta Rika, Escazú Anlaşması’nı onaylamakla, ulusal ve yabancı yatırımcılar için teminat teşkil eden küresel ve bölgesel ticari standartlara uyarak, projelerin geliştirilmesine katkıda bulunan şeffaflık ve daha fazla hukuki belirliliği sağlayan daha iyi bir yasal çerçeveye sahip olacaktır.

7. Anlaşma, işletmecilere yaptırım uygulanmasının yolunu açar, bu da girişimciliği ve yatırımı teşvik etmek yerine sınırlar ve kontrol altına almaya çalışır

Daha önce belirtildiği gibi, Anlaşma, Devletler veya bireyler için yeni yaptırımlar getirmez. Çevresel yaptırımlar Taraf Devletlerin iç hukuk kurallarınca belirlenir, anayasal ve geleneksel yasal güvenceye saygı gösteren bir süreç/usulden sonra idari organlar ve yargı organları tarafından uygulanabilir. Çevresel yaptırımlar mevcuttur ve Escazú Anlaşması olsun veya olmasın var olmaya devam edecekler.

8. Escazú Anlaşması farklı sektörlerin katılımı olmadan halktan habersiz müzakere edildi

Anlaşma, herkesin katılımına açık bir şekilde müzakere edildi. Başlangıcından bu yana, tüm kişi ve kuruluşların bilgi alabileceği ve sürece katılabileceği Bölgesel Kamu Mekanizması mevcuttu. Söz konusu mekanizma hala yürürlükte ve ECLAC’ın yönetiminde çalışmaya devam etmektedir. Bu noktada, çeşitli sektörlerin, çevre hukukunda, yerli halkların savunulmasında, cinsiyet eşitliğinde uzmanlaşmış örgütlerin, sendikaların ve bu süreçle ilgilenen tüm kişi veya kuruluşların, Müzakere Komitesi toplantılarının ön hazırlığı olan kavramsallaştırma aşamasına ya da müzakere ve anlaşma sürecine katıldığını belirtmekte yarar var. Örneğin, Kosta Rika tarım sektöründen, CropLife Latin America şirketi, Bölgesel Kamu Mekanizması’na kaydoldu ve müzakere toplantılarına katıldı.

9. Anlaşma, uluslararası hukuka göre hatalar içermektedir

Müzakerelerin başlangıcından itibaren, Birleşmiş Milletler Hukuk İşleri Bürosu temsilcisi, Aarhus Sözleşmesi Uyum Komitesi üyesi, Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu üyesi ve imzacı ülkelerin resmi delegasyonlarının üyelerinin yer aldığı bir hukuki danışmanlık ekibi mevcuttu.

Süreç boyunca, uluslararası kamu hukuku uzmanları, Müzakere Komitesi'nin toplantılarında danışmanlık yaptı; soruları yanıtlayıp tereddütleri giderdi. Ayrıca, katılımcı ülkelerin dış işleri bakanlıklarının ve çevre bakanlıklarının temsilcilerinden oluşan ulusal heyetler, düzenlenen metin hakkında kendi hukuki müşavirlik departmanlarına müzakere boyunca danışabildi.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin 25. madde uyarınca Escazú Anlaşması’nın Depoziteri olduğu da unutulmamalıdır.

10. Anlaşma, insan hakları savunucularına imtiyaz tanımaktadır, bu nedenle Kosta Rika’nın söz konusu imtiyazı sınırlamak veya kısıtlamak için yorumlayıcı beyan eklemesi gereklidir

Anlaşma, insan hakları savunucularına imtiyaz tanımamaktadır. Onun yerine, Taraf Devletlerin olmazsa olmazı insan haklarını tanımaya, korumaya ve teşvik etmeye zorunlu tutmaktadır. Anayasamızda olduğu gibi Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de yer alan, aralarında yaşama, kişisel bütünlük, fikir ve ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü ve serbest dolaşım haklarının da bulunduğu insan haklarının hepsi anayasal ve Amerikalılar arası hukuk tarafından kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır.

Bu sebeple Devletler, Escazú Anlaşması, Amerikan Sözleşmesi ve Anayasa’da yer alan bu hakların kullanımı esnasında çevre hakları savunucularının uğrayabileceği saldırıları veya tehditleri önlemek, soruşturmak ve cezalandırmak için uygun, etkili ve zamanında tedbirler almakla yükümlüdür.

Escazú Anlaşması, son kuşak uluslararası insan hakları belgesi olması sebebiyle, 23. maddesi uyarınca çekince koymayı kabul etmez. Dolayısıyla, amacı söz konusu uluslararası belgede belirlenen hakları ve yükümlülükleri sınırlamak olan yorumlayıcı beyanların eklenmesini de kabul etmemektedir.

11. Anlaşma, ispat yükünün yer değiştirmesini zorunlu kılar ve savunma hakkı ile masumiyet karinesini ihlal eder

Bu bağlamda, Anlaşmanın 8.3.e maddesi şu şekildedir: “Çevresel konularda yargıya başvuru hakkını güvence altına almak için, Taraf Devletler, kendi koşullarını dikkate alarak, uygun ve uygulanabilir olduğunda, ispat yükünün yer değiştirmesi ve ispat yükünün kendi lehine hak çıkaran tarafta olması gibi, çevresel zararın kanıtlarının toplanmasını kolaylaştıracak tedbirler alacaktır.

Yukarıdakilerin bir sonucu olarak, cezai sorumluluk ve çevresel sorumluluk arasında ayrım yapmak gerekmektedir. Birincisinde, cezai yargılama sürecinin teminatı olarak, sanığın savunma hakkı, in dubio pro reo ilkesi ve masumiyet karinesi hakimdir. Bu sebeple uygun ve uygulanabilir olmadığı için, 8.3.e maddesinde geçen ispat yükünün yer değiştirmesi ve ispat yükünün kendi lehine hak çıkaran tarafta olması halleri hariç tutulur.

Çevre sorumluluğu söz konusu olduğunda ise, ispat yükünün yer değiştirmesi Kosta Rika’da 22 yıldan fazla süredir var olan bir usul kuralıdır. Bu kural dayanağını 1998’de yürürlüğe giren Biyoçeşitlilik Kanununun (Kamu Düzeni Kanunu) 109. Maddesinden almaktadır. I. Daire (287-F-S1-2009 ve 1469-F-S1-2011 sayılı kararlar), Anayasa Mahkemesi (6280-2002 sayılı oylama), Çekişmeli İdare Mahkemesi (Bölüm X'un 19-2009 sayılı kararı, Bölüm IV'ün 4399-2010 sayılı kararı), Ceza Temyiz Mahkemesi (493-2004 sayılı karar), Tarım Mahkemesi (106-2008 sayılı karar), ve hatta Dünya Bankası'nın Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi’nin (ICSID)  Aven - Costa Rica Davası (UNCT/15/13 sayılı dava) hükmünde olduğu gibi bu kurala mahkeme kararlarında kapsamlıca yer verilmiştir.

Ayrıca, hem ispat yükünün yer değiştirmesi hem de ispat yükünün kendi lehine hak çıkaran tarafta olması kurallarına en son yürürlüğe giren usul kanunlarında da açıkça yer verilmiştir: Medeni Usul Kanunu (41.1. madde) ve Tarım Usulü Kanunu (113. madde).

Dolayısıyla, Kosta Rika'nın çevresel zararın kanıtlarının toplanmasını kolaylaştıracak tedbirlere kanun ve içtihatlarında yer verdiğini doğrulamak mümkündür.

12. Anlaşma onaylanırsa, herhangi bir kişi ihtiyati tedbir kararı aldırabilir, üretim ve yatırımı durdurabilir

Escazú Anlaşması olarak bilinen, Latin Amerika ve Karayipler'de Çevreye Dair Bilgiye Erişim, Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Hakkındaki Bölgesel Anlaşma, insan hakları ve çevre ile ilgili bağlayıcılığı olan ilk bölgesel anlaşmadır. Kosta Rika ve Şili temsil heyetlerinin liderliğinde hazırlanan anlaşmanın amaçları, Latin Amerika ve Karayipler'de çevresel konularda bilgiye erişimi, çevreyle ilgili karar alma süreçlerine halkın katılımını ve çevre konularında yargıya başvuru haklarının tam ve etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Ayrıca her bir bireyin, şimdiki ve gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşama ve sürdürülebilir kalkınma haklarının korunmasına katkıda bulunacak yetki ve işbirliğinin oluşturulmasını ve güçlendirilmesini de hedeflemektedir.

Bu konuda, madde 8.3.d şöyle düzenlenmiştir: “Çevresel konularda yargıya başvuru hakkını güvence altına almak için, Taraf Devletler, kendi koşullarını dikkate alarak, diğer amaçların yanı sıra çevreye verilen zararı önlemek, durdurmak, hafifletmek veya onarmak için ihtiyati tedbirler koyma imkanlarına sahip olacaktır.

Bu anlamda, Kosta Rika'da çevresel yeterliliğe sahip tüm yargı mercileri; Anayasal (Anayasa Yargı Kanunu’nun 41. maddesi), Çekişmeli İdare (Çekişmeli İdari Usul Kanunu’nun 19. ve devamındaki maddeler), Tarım (Tarım Usulü Kanunu’nun 282 ve 283. maddeleri), Medeni Hukuk (Medeni Usul Kanunu’nun 77. ve devamındaki maddeler), Ceza (Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 67, 140, 263, 264, 289. maddeleri, Organik Çevre Kanunu 99. maddesi ve 1941 tarihli Ceza Kanunu’nun hala yürürlükte olan ceza ehliyeti ile ilgili 122 ve 123. maddeleri) ve ayrıca İdari Çevre Mahkemesi (İdari Çevre Mahkemesi Usul Yönetmeliği'nin 9. maddesi), hukuki gelişmelerin oldukça kapsamlı olması nedeniyle, kendi koşullarını dikkate alarak; çevresel zararları önleme, durdurma, hafifletme veya eski haline getirmeye yönelik ihtiyati tedbir kararları verecek veya reddedecek kendi usul kurallarına sahiptirler.

Yakın tarihli Tarım Usulü Kanunu, özel bir çevre usulünün yanı sıra çevresel ihtiyati tedbirlere özgü kuralları (282 ve 283. maddeler) içeren ilk yasadır. Son olarak, ihtiyati tedbirlere yönelik politikaları kapsamlı şekilde ele alan Kamu Bakanlığı’nın* yeni Çevre Suçları Cezai Kovuşturma Politikası'nın (Genelge 01-PPP-2020) 1. bölümünün okunması tavsiye edilir.

13. Anlaşmanın onaylanmasıyla, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Savcılık dışındaki herhangi bir kişi ceza mahkemesinde taraf olabilecek

Anlaşmanın 8.3.e maddesi uyarınca: “çevresel konularda yargıya başvuru hakkını güvence altına almak için, Taraf Devletler, kendi koşullarını dikkate alarak, ulusal mevzuatları ile uyum içinde çevreyi savunma konusunda aktif dava ehliyeti kapsamını genişletebilecektir

Ceza yargılamalarında aktif dava ehliyeti hususunu düzenleyen ulusal mevzuat 1998 Ceza Muhakemesi Kanunu’dur. Bu kanunun 70. maddesi hem suçtan doğrudan zarar gören kişiyi hem de kamu yararını etkileyen suçlarda kuruluş amaçları söz konusu yararlarla doğrudan bağlantılı olan sicile kayıtlı dernek, vakıf ve diğer kurumları mağdur olarak kabul eder.

Aynı kanunun 75. maddesine göre; kamu yararını zedeleyen suçlarda, ceza muhakemesi başlatmaya, Kamu Bakanlığı tarafından başlatılmış olana katılmaya veya devam ettirmeye ehil olan mağdur ve/veya diğer tüm kişilerin, kamu davasına konu olan suçlarda davacı olabilecekleri beyanını içerir.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yukarıda belirtilen maddelerinden açıkça anlaşılacağı üzere, davacı kişiye tanınan dava ehliyeti oldukça kapsamlıdır. Toplumsal zararlar sebebiyle çevre davası açmak için ise tam tersi geçerlidir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 38 ve 70. maddeleri ve Orman Kanunu'nun 58. maddesi uyarınca, sadece Cumhuriyet Başsavcısı tarafından veya sicile kayıtlı dernek, vakıf ve diğer kuruluşlar tarafından, kamu yararını etkileyen suçlarda, kuruluş amaçları doğrudan söz konusu yararla ilgili ise dava açılabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 38. ve 70. maddeleri, Anayasa'nın 50. maddesininin tanıdığı çevrenin korunmasına yönelik dava ehliyetinin kapsamlı kullanımını ihlal ettiği iddiasıyla anayasaya aykırılık davasına konu olmuştur. Söz konusu davada, “kanun koyucu, imkanlar ve gereklilik dahilinde, Anayasa’nın 50. maddesini ihlal etmeksizin cezai süreçte kişilerin dava ehliyetini etkileyen kurallar koyabilir” gerekçesiyle 2015-9838 sayılı oylama ile karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.

Son olarak, şu anda yasama aşamasında bulunan 21028 sayılı kanun tasarısı, suçlardan kaynaklanan çevresel zararların tazminini herkesin talep edebilmesini sağlamak için Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 38. maddesine yeni bir fıkra ve 70. maddesine yeni bir ibare eklemeyi amaçlamaktadır.

14. Anlaşma, çevreye özel yargı organının oluşturulmasını zorunlu kılar

Escazú Anlaşması’nın 8.3.a maddesine göre; “çevresel konularda yargıya başvuru hakkını güvence altına almak için, Taraf Devletler, kendi koşullarını dikkate alarak a) çevresel konularda uzmanlık bilgisine erişimi olan yetkili devlet organlarına sahip olacaktır

Söz konusu maddeye bakıldığında, Anlaşmanın Taraf Devletlere çevreye özel bir yargı organı oluşturma talimatı vermediği, mevcut düzenlemeler dahilinde çevresel konularda uzmanlık bilgisine erişimi olan adli veya idari organların var olmasının yeterli olduğu sonucuna varmak mümkündür. Çevre konularında yetkiye haiz tüm yargı organları şu anda bu erişime sahiptir.

Escazú Anlaşması, Taraf Devletleri ihtisas mahkemeleri veya yargı mercileri kurmaya zorunlu kılmasa da, 1995 yılında Organik Çevre Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden bu yana Kosta Rika’nın, İdari Çevre Mahkemesi adı altında uzmanlaşmış bir idari yapıya sahip olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Bu mahkemenin hükümleri idari yargı yollarını tüketir, kesindir ve hükümlerinin uygulanması zorunludur. Benzer şekilde, 1998 Biyoçeşitlilik Yasası, 108. fıkrası ile çevreye özel bir yargı mercinin kurulmasını öngörmektedir.

15. Anlaşma, özel kuruluşları içeren ‘yetkili makam’ tanımı gibi belirsiz ve teknik olmayan bir dil içermektedir

Anlaşmanın 2.b maddesinde yer alan ve özel kuruluşları içeren ‘yetkili makam’ tanımı, Anlaşmada açıkça belirtildiği üzere, yalnızca çevresel bilgilere erişimle ilgili 5. ve 6. maddeler için geçerlidir.

Ancak, özel hukuk öznelerinin elinde bulunan bilgilerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi, 3407-04 sayılı oylaması ile idari bilgiye erişim hakkının faaliyet alanını genişletip, bilgiyi elinde bulunduran öznenin kamusal veya özel nitelikli olmasından bağımsız olarak, söz konusu bilginin kamu yararını ilgilendiriyor olmasının önemini vurgulamıştır.

Söz konusu içtihadi çizgi zaman içinde korunmuştur. Bu konuda Anayasa Mahkemesi 11220-2019 sayılı oylamasında “Özel hukuka tabi öznenin yetkisinde kamu yararını ilgilendiren konuda bilgi bulunduğuna hükmetmek, Anayasa’nın 30. maddesinde öngörülen hakkı hükümsüz bırakmaz. Tersine, özel hukuku da kapsaması, genişleyen ve yenilikçi bir yetki alanı sağlayarak söz konusu hükmü güçlendirir” tespitinde bulunmuştur.

Bu nedenle, Escazú Anlaşması’nda yer alan ‘yetkili organ’ tanımı, özel hukuka tabi öznelerin elindeki bilgilere erişim hakkına ilişkin anayasal içtihat ile tamamen uyumludur.

16. Anlaşma, gizli bilgileri ve hassas verileri korumaz

Anlaşmanın 5.6. maddesi, bilgiye erişimin ulusal mevzuata uygun olarak reddedilebileceğini ve söz konusu maddedeki istisnai hallerin yalnızca Taraf Devlet tarafından düzenlenmediği takdirde geçerli olduğunu belirtmek gerekir.

Hem iç hukukta hem de anayasa içtihatlarında, çevresel bilgiye erişim hakkının istisnai halleri oluşturulmaya başlandı. Anayasa Mahkemesi’nin 11220-2019 sayılı oylaması ile bilgiye erişim hakkına getirdiği içkin sınırlarla ilgili basit bir örnek verecek olursak: şirketlerin belirli fikirler, ürünler veya endüstriyel usuller hakkındaki sınai, ticari veya ekonomik sırları ve şirketlerin ekonomileri, kredileri ve vergileri ile ilgili durumları.

Anayasa Mahkemesi 1119-2000 ve 11257-2006 sayılı oylamalarında şu kararı verdi: “Bilgilerin geleceğini belirleme hakkının içeriğinin sınırlandırılmasıyla ilgili olarak, bilgilerin yasal olarak saklanması için yerine getirilmesi gereken asgari koşulların altını çizmek önemlidir: Birincisi; kesinlikle özel nitelikteki bilgilerle veya insanların mahrem alanıyla ilgili olmamalıdır; ikincisi, kesin ve doğru bilgi olmalıdır (2000-01119 sayılı hüküm); ve üçüncüsü, kişinin bilgiyi talep hakkı, yanlış veya eksik olduğunda veya yasal olarak tanınandan farklı bir amaç için kullanılıyorsa düzeltilmesi, güncellenmesi, tamamlanması veya silinmesi hakkı saklıdır.

Claude Reyes ve diğer müştekiler - Şili ve Kaliña ve Lokono halkları - Surinam davalarında da, Amerika Kıtası İnsan Hakları Mahkemesi bilgiye erişim hakkına istisnalar getirdi. Bu istisnaların yalnızca kanunda belirtildiği takdirde, Amerikan Sözleşmesinin izin verdiği bir amaca hizmet etmesi durumunda (“başkalarının haklarına veya itibarına saygı” veya “ulusal güvenliğin, kamu düzeninin veya sağlığının veya ahlakının korunması”) ve demokratik bir toplumda gerekli ve makul oldukları sürece, yani mutlak bir kamu yararını tatmin etmeye yönelik oldukları sürece uygulanabileceğini belirtti.

17. Anlaşma, üç çevresel erişim hakkı ile ilgili olarak Kosta Rika'da hâlihazırda var olan düzenlemelere yenilik getirmez

Escazú Anlaşması’na konu olan üç erişim hakkı ile ilgili Kosta Rika, gerekli iç hukuk düzenlemelerine ve kapsamlı bir hukuki gelişime sahip olmasına rağmen; söz konusu uluslararası belge, fazlaca bulunan, dağınık ve parçalı haldeki iç hukuk düzenlemelerine tutarlılık kazandırarak çevre hukukunu güçlendirecektir. Ülkenin, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (hedef 16) ile üstlendiği çevresel taahhütlerin yanı sıra OECD’nin, taraf olunan diğer serbest ticaret anlaşmaları ve ortaklık anlaşmalarının getirdiği yükümlülükleri yerine getirmeye yardımcı olurken ulusal ve yabancı yatırımlara hukuki belirlilik sağlayacaktır.

Anlaşma çevreye dair bilgilere erişim konusunda, devletin, ilgili çevreye dair bilgileri sistematik, önleyici, zamanında, elverişli, erişilebilir, anlaşılabilir ve periyodik olarak güncellenen bir şekilde oluşturma, toplama, kullanıma sunma, yayma görevini pekiştirir. Bu, Kosta Rika'nın kademeli olarak üstesinden gelmesi gereken bir zorluk olacaktır, zira bu alandaki ilerleme, en iyi haliyle bile, yavaş veya eksik olmuştur.

Halkın çevresel konularda karar almaya katılımı ile ilgili olarak, Escazú Anlaşması tarafından dayatılan düzenlemelere etkili bir şekilde uyma konusunda esas sorumluluk Anayasa Mahkemesi’ne düşmektedir. Anayasa Mahkemesi, usule dayalı bu çevresel insan hakkıyla ilgili yıllar boyunca sürdürdüğü kapsamlı ve özgürleştirici kararlarının ardından, son yıllarda sınırlayıcı kararlar vermeye başladı. Bu sebeple, hem temel hem de anayasal bir hak olan halkın katılımı ilkesinin uygulanmasında eşi görülmemiş bir düşüş yaşandı (2014-6773, 2017-1163 ve 2017-17957 sayılı oylamalar bunlardan bazıları).

Son olarak, Anlaşma yargıya başvuru hakkı sayesinde ceza hükümlerinin infazının yanı sıra çevreye verilen zararları gidermeye yönelik mekanizmaları da güçlendirecektir.

Yukarıda bahsedilenlerden yola çıkarak Escazú Anlaşması’nın onaylanmasının, kesinlikle Kosta Rika’da hukukun üstünlüğünü güçlendireceği ve çevreyle ilgili insan haklarının gelişimi için altın bir fırsat oluşturacağı sonucuna varmak mümkündür.

Bu makale derechoaldia.com'da yayınlanmıştır.

* Türkiye’de karşılığı Savcılık olan devlet kuruluşudur. Kosta Rika’da ayrıca Adalet ve Barış Bakanlığı bulunmaktadır. [Ç.N.]