Dağlık Karabağ’da Savaş ve Ateşkes- Güney Kafkasya ve AB için on olası sonuç

Analiz

Ermenistan ile Azerbaycan arasında imzalanan yeni ateşkes antlaşmasının Güney Kafkasya ülkeleri için önemli jeopolitik ve iç siyasi sonuçları olacak. Heinrich Böll Vakfı Güney Kafkasya Müdürü Stefan Meister, anlaşmanın sonuçlarını on başlıkta topluyor.

dağlık karabağ yazısı görseli

Rusya’nın ön ayak olmasıyla Ermenistan ile Azerbaycan arasında 10 Kasım 2020’de imzalanan ateşkes antlaşması, Dağlık Karabağ sorununa köklü bir değişim getirdi. Ermenistan, 1990’ların başlarında ele geçirdiği Dağlık Karabağ’ın çevresindeki yedi bölgeyi kısa süre içinde Azerbaycan’a bıraktı.

Tartışmalı bölgenin güneyinde kalan Azerbaycan’ın girdiği bölgeler de, stratejik ve tarihi önemi haiz Şuşa şehri de Azerbaycan’ın kontrolünde kaldı. Şu anda 1940 Rus barış gücü birliği, Dağlık Karabağ'ı ve tartışmalı bölge ile Ermenistan arasındaki beş kilometre genişliğinde bir geçiş koridorunu kontrol ediyor. Antlaşmaya göre, İran sınırında, Ermenistan üzerinden Azerbaycan'ı Özerk Nahçıvan Bölgesine bağlayacak bir koridor olacak. Bu transit rotası, Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Teşkilatı’nın (FSB) sınır birlikleri tarafından kontrol ediliyor.

Yaklaşık 5 bin kurban verilen sıcak savaş durduruldu durdurulmasına, ama sorun şimdi başka bir boyuta taşınıyor, çünkü Dağlık Karabağ’ın statüsü gibi temel sorunlar henüz aydınlığa kavuşmuş değil ve bizzat ateşkes antlaşması da yeni pürüzler yaratıyor. Bu ağır yenilgi özellikle Ermenistan’da büyük iç sorunlara yol açacak ve ülkenin egemenliğini tehlikeye atacak.

Bölgedeki güç dengesinde Rusya ve Türkiye lehine, ABD ve AB’nin üstlendiği rolün aleyhine bir değişiklik yaşanıyor. Türkiye ateşkes antlaşmasını imzalamadı gerçi ama perde arkasında önemli bir aktör. İran’ın bölgedeki nüfuzunu dikkatle izleyen ve doğal olarak kendi çıkarlarını gözeten İsrail’in de silah sevkiyatlarıyla Azerbaycan’ın zaferine hatırı sayılır bir katkısı oldu.

25 yıl boyunca barışçıl bir çözüm için çalışanlar hala marjinalleştiriliyor. Anlaşmada iki düşman halk arasında güven oluşturacak hiçbir şey yok. Aşağıda bu savaşın ve ateşkesin Güney Kafkasya ve AB için doğuracağı on sonucu ele alacağız.

1. Bu savaş neden şimdi çıktı?

Olayların güncel tırmanışında hem Ermenistan’ın hem de Azerbaycan’ın sorumluluğu var. Dağlık Karabağ sorunu hiç bitmemişti, her zaman tırmanışa geçme potansiyeli vardı. İki taraf da dünyanın hızla silahlanan ülkeleri arasındaydı; özellikle Azerbaycan'ın petrol ve doğalgaz ihracatı gelirlerinden ciddi bir bütçesi vardı silahlanma için[1].

Erivan fiili durumdan memnundu, ama Azerbaycan yönetimi, Ermenistan'ın işgal altındaki topraklarda altyapısını geliştirerek ve yeni yerleşim politikalarıyla fiili bir durum yarattığını ve uluslararası toplumun bunu büyük ölçüde görmezden geldiğini düşünüyordu. 2018'deki Kadife Devrim'den sonra, öncüllerinden farklı olarak Dağlık Karabağ'lı olmayan Nikol Paşinyan'ın seçilmesi, kısa bir süre çözüm umudu yaratsa da bu çok kısa süreli oldu.

Nikol Paşinyan, başlangıçta ılımlı bir üslupla demokratikleşmek için ülkesini izolasyondan kurtarmak zorunda olduğunun farkında görünüyordu. Ancak Azerbaycan ile uzlaşmanın siyasi maliyetinin çok yüksek olduğunu ve böyle bir uzlaşının siyasi muhaliflerinin eline koz vereceğini hemen anladı.

Böylece Paşinyan’ın başlangıçtaki uzlaştırıcı söyleminin yerini hızla, Dağlık Karabağ'ı destekleyen, hatta tartışmalı bölgeyi Ermenistan'la bütünleştirmek isteyen bir şahinin söylemi aldı[2].  Son olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan arasında 2020 Münih Güvenlik Konferansı'nda yaşanan tartışma, iki ülke arasındaki husumetin çözümü giderek öteleyen boyutlara ulaştırdığını gösterdi[3].

Buna paralel olarak İlham Aliyev de söylemleriyle halkını savaşa hazırladı. Üst düzey bir askerin ölümüyle biten Temmuz 2020’deki kısa askeri tırmanıştan sonra Aliyev ülkede güçlü bir milliyetçi dinamik olduğunu, bunun kısa sürede gösterilere dönüşebileceğini ve kendi meşruiyetinin sorgulanabileceğini gördü.

2. Bu savaşta Türkiye’nin rolü nedir?

Bu çatışmada Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklemesi, oyunun kurallarını değiştirdi ve Bakü’nün askeri zaferinin en önemli etkeni oldu. Azerbaycan yıllardır en modern dronlarla ve hassas güdümlü silahlarla bu savaşa hazırlanıyordu[4].

Bu arada Türkiye, ortak tatbikatlarla Azerbaycan ordusunun manevra kabiliyetinin geliştirilmesini desteklemekle kalmayıp, insansız hava araçlarıyla ve verdiği teknik destekle Bakü'ye askeri avantaj sağladı. Çeşitli kaynakların doğruladığına göre, Türkiye’nin yardımıyla en az 2 bin Suriyeli savaşçı ülkeye girdi ve Azerbaycan ordusunun savaş kapasitesini daha da arttırdı[5].

Keza Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koşulsuz desteği, Azerbaycan’a uluslararası platformda gerçek bir müttefiki olduğunu duygusunu verdi. Türk cumhurbaşkanı açısından, Azerbaycan’ı destekleyerek iç politikada milliyetçilerden puan toplaması da bir artı olabilir. Ama onun için daha da önemlisi, Rusya’yı eski Sovyet topraklarındaki nüfuz bölgesinde zorlamak ve böylece Suriye ve Libya gibi sorunlu konularda da Rusya karşısında pazarlık kartını iyileştirmekti.

Ankara ve Moskova (Suriye, Libya, Kürtlere karşı tutum gibi) pek çok sorunda karşıt cephelerde yer alıyor. Ayrıca Moskova’nın Karadeniz’deki askeri dengeyi kendi lehine değiştirmesi Türk yönetiminin hoşuna gitmeyecek bir durum. Türkiye Dağlık Karabağ’daki çatışmaya müdahil olarak Güney Kafkasya’da tekrar etkin bir aktör olmak istediği mesajını verdi.

Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkeler de Türkiye’yi Karadeniz’de giderek Rusya’nın gücünü dengeleyecek bir müttefik olarak algılıyor. Bu zafer bir taraftan da, Türkiye'nin Hazar Denizi'ndeki kaynaklarla ilgili ekonomik ve enerji çıkarlarını gözetmesine izin veren Bakü-Ankara eksenini güçlendirdi.

3. Ateşkes antlaşması Rusya’yı çatışmanın galibi mi yaptı?

Rusya bu savaşın hep kaybedeni hem de kazananı. Zira antlaşma, bir taraftan Rusya’nın güvenlik politikaları açısından bölgede önemli bir aktör olarak kalacağını, diğer taraftan ise, Türkiye’nin de yeni bir oyuncu olarak bölgeye girdiğini gösteriyor.

Rusya başlangıçta Azerbaycan’ın saldırıları ve hızla toprak kazanması karşısında şaşırmış gibi görünse de, Rus yönetimi konuşlandırdığı 2 bine yakın “barış birliğiyle” Dağlık Karabağ sorununda yeni bir rol üstlendi. Rusya’nın tutumu bunun ötesinde AGİT’teki Minsk Grubunu marjinalleştirdi ve bölgede ABD’nin, Fransa’nın ve AB’nin etkisini azaltmaya devam etti.

Moskova sadece ateşkes anlaşmasının garantörü ve Ermenistan'ın koruyucu gücü olarak etkisini arttırmakla kalmadı. Artık Azerbaycan da Dağlık Karabağ'da Rusya’nın varlığını kabul etmek zorunda. Moskova, Türkiye'nin de katıldığı bir denetim mekanizmasının kurulmasına rağmen, Ankara’yı antlaşmanın dışında tutmayı başardı.

Rusya’nın denetiminde Ermenistan’ın içinden geçecek bir koridor Türkiye’nin doğrudan Azerbaycan’a ve Hazar Denizi’ne bağlanmasını sağlıyor sağlamasına, ama bu transit yolun hayata geçmesi bir taraftan da Rusya’ya bağlı. Rusya’nın manidar bekleyişinden anlıyoruz ki, onun da çatışmanın tarafları üzerindeki etkisi kısıtlı ve müttefiki Ermenistan’ın 90’ların başında kazandığı toprakları geri vermek zorunda kalmasını pek de umursamıyor.

4. Rusya Ermenistan’ın müttefiki mi?

Ermenistan bu süreçte sadece Batı toplumunun değil, Rusya’nın da koruyucu devlet olarak yanında yer almadığını öğrenmek zorunda kaldı. Rusya’nın Ermenistan yenilmeden kısa süre öncesine kadar suskunluğunu koruması ve ısrarla tarafsızlığını vurgulaması Ermenistan’da hayal kırıklığı yarattı. İki ülke arasında Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) doğan müttefiklik ilişkisi, sadece Ermenistan devletinin egemenlik alanı için geçerli de olsa, Sovyetler sonrası kurulan bu örgütün, işlevsel bir savunma birliğinden çok Moskova’nın lütfuyla kurulan aldatmaca bir örgüt olduğu anlaşıldı.

Belarus’un ve Kazakistan’ın bu savaşta Ermenistan’ın yanında yer alması düşünülemezdi. Bu durumda kendi güvenlik örgütünün örtüsü altında ne zaman müdahale edip, ne zaman etmeyeceğine bizzat Moskova karar veriyor. Ermenistan, Moskova’nın Dağlık Karabağ’daki askeri varlığı, Ermenistan ve tartışmalı bölge arasındaki transit geçişin güvence altına alınması ve Nahçıvana’a erişimi sağlayan geçiş nedeniyle Moskova’nın lütfuna iyice bağımlı hale geldi.

Rusya artık Ermenistan iç siyasetinde daha etkin olacak. Kremlin çekimser davranarak, sokak gösterileri ve demokratik seçimlerle iktidara gelen Başbakan Paşinyan’ın pozisyonunu zayıflatmak istemiş de olabilir. Kendi iç politikası ve diğer eski Sovyet cumhuriyetleri göz önünde bulundurulduğunda, Moskova’daki her türden otoriter rejim için kabusa dönüşebilecek bir senaryo bu.

5. Ateşkes Ermenistan için ne anlama geliyor?

Ateşkes antlaşması Ermenistan için, sadece ülkenin egemenliğini yerle bir etmekle kalmayıp ülkeyi kalıcı bir istikrarsızlığa sürükleyecek bir nevi kapitülasyon gibi. Kadife Devrimin aktörleri, özellikle de Başbakan Nikol Paşinyan antlaşmayı imzalayarak birçok Ermeni’nin gözünde kendilerini küçük düşürdü. Bu yüzden koltuklarında uzun süre kalmaları zor olacak.

Dağlık Karabağ’dan ve çevredeki bölgelerden kaçanların yarattığı sığınmacı dalgası ve geri dönen ordu da ek bir sorun teşkil edecek. Yaşanacaklar ülkeyi salt finansal açıdan güçsüzleştirmekle kalmayacak, vatanlarını kaybetmiş çaresiz insanlarla birlikte ülkeye bir istikrarsızlık dalgası da girmiş olacak. Ermenistan gibi küçük bir ülkenin Dağlık Karabağ’dan şimdiye kadar kaçan bir milyon insana bakması neredeyse imkansız.

Gelenlerin sayısı günbegün artıyor. Kısa sürede gerçekleşen bu plansız geri dönüşün yarattığı kaos ve  devletin kaçan insanlara bakmakta yetersiz kalması, Ermenistan devletinin ve kurumlarının meşruiyetlerini yitirmesine neden olacak. Bu arada Ermenistan’ın Covid-19 pandemisinden ciddi bir şekilde etkilendiğini unutmayalım. Dağlık Karabağ halkının neredeyse yarısı virüs mağduru.

Bütün bunların ötesinde şu anda ülkeye yeni bir perspektif çizebilecek yetenekte siyasetçiler yok: Kadife Devrimin aktörleri başarısız oldu; onların selefleri yolsuzluklarla ve orduyu iflasa sürükleyerek fiili durumun suçluları arasında yerlerini aldı.

6. Dağlık Karabağ’ın yeni statüsü ne olacak?

Dağlık Karabağ’ın statüsündeki belirsizlik, kalıcı bir tartışma konusu olarak Ermenistan iç politikasını gelecekte de meşgul edecek ve Güney Kafkasya’da sürekli bir istikrarsızlık etmeni olarak varlığını sürdürecek.

Bu yenilgiden sonra sorumlu tek bir Ermeni siyasetçinin elinde uzlaşı kartı kalmayacak. Savaşın ardından Ermenilerin Rus birliklerinin kontrol ettiği bölgeye geri dönmesi olası görünmüyor. Artık Rusya’nın korumasına güvenemeyecekleri gibi, Ermenilerin ve Azerbaycanlıların bundan sonra birlikte yaşamaları da imkansıza yakın.

Bu noktada karşımıza çıkan soru şu:  Kalan bölgeleri de alması için Azerbaycan siyaseti üzerinde kurulan baskı artacak mı? Ateşkes anlaşmasının Azerbaycan açısından stratejik bir ara anlamına gelmesi, askeri üstünlüğüne güvenerek Şuşa’ya 25 kilometre mesafede olan başkent Hankendi’yi de almayı düşünüyor olması imkansız değil. 

Bakü her halükarda güçlü taraf olmanın avantajıyla Dağlık Karabağ ve çevresini kendine bağlamaya çalışacaktır. Bu da insanlar için kaçış, sürgün ve komşuya karşı daha fazla nefret anlamına geliyor.

7. İran kendini nerede konumlandırıyor?

Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan Özerk Bölgesine uzanan koridor, hem Türkiye ve Azerbaycan'ın kullanımı hem de İran ile gelecekteki ilişkiler açısından çatışma potansiyeli barındırıyor. İran, ticarette ve özellikle İran gazı için tedarik edilen elektrik açısından Ermenistan'ın önemli bir müttefiki.

Bu ilişki şimdiye değin Ermenistan açısından, Rusya'ya ekonomide ve enerjide tek taraflı bağımlılığını en azından kısmen azaltmanın tek yoluydu. Ermenistan- İran sınırı halen fiilen Rus sınır birlikleri tarafından kontrol ediliyor ve her an kapatılabilir. İran yönetimi açısından, Rusya'nın bölgedeki varlığı ve buna bağlı olarak rakip Türkiye’nin komşu devlette hakimiyet kuramaması çok önemli.

İran bir barış planı kapsamında Dağlık Karabağ çevresindeki yedi bölgenin Azerbaycan'a iade edilmesini istedi. Ancak aynı İran, Dağlık Karabağ'ın Türkiye’nin desteğiyle zafer kazanmak yerine Rus birliklerinin bölgeyi en az 5 yıl boyunca kontrol etmesini tercih ediyor[6].

Bu savaşta Azerbaycan'ı destekleyen İran yönetimi, barış anlaşmasının, kendi ülkesindeki (toplam nüfusun yüzde 25'ini oluşturan) Azerbaycanlı azınlığın iç siyasetteki baskısını azaltacağını umuyor.

8. Ateşkes Antlaşması, AB ve ABD için ne anlama geliyor?

Ateşkes antlaşması AB ve ABD için istikrar, güven oluşturma ve çatışmaları çözüme ulaştırma gibi konularda bir yenilgi olarak değerlendirilmeli. AGİT Minsk Grubu sonunda işlevini ve meşruiyetini yitirdi. Azerbaycan açısından Fransa, Rusya ve ABD gibi en büyük Ermeni azınlığın yaşadığı ülkelerin fiiliyatta grubun yöneticisi konumuna gelmeleri hiç kuşkusuz bir sorundu.

Ancak Minsk Grubu format olarak, son yıllarda özellikle Fransa ve ABD cephesinde belli ölçülerde yorgunluk emarelerine ortaya çıkmasına neden oldu. böylece her türlü müzakerede Rusya’nın eli güçlendi. Ama Moskova çatışmadan faydalandı ve kendisine bağımlılıklarını devam ettirebilmek adına iki tarafa da silah sevkiyatı yaptı.

Ateşkes Minsk Grubu dışında Rusya ile Türkiye arasında müzakere edildiği için, şimdi yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız: Batı dünyasının artık bu çatışmada rolü yok, lider Rusya Washington'dansa Ankara ile daha kolay uzlaşabilir. Ama asıl trajedi Ermenistan'daki demokratik güçler arasında yaşanıyor: Brüksel ve AB üyelerinin ilgisizliği bu güçlerde derin bir hayal kırıklığı yarattı.

Ermenistan Kadife Devrimden sonra kendini genç bir demokrasi olarak görüyor, Avrupa’daki diğer demokrasilerin parçası olmak istiyordu. Ermenistan bu ülkelerin kendisine yardım etmeyi umursamadıklarını ve empati gösteremediklerini düşünüyor. “Barış birlikleriyle” kırılgan da olsa bir barışı teminat almaya hazır olan tek ülke, otoriter Rusya.

Böylece sadece demokrasi ve AB değil, bir taraftan da Avrupalı ​​ve demokratik yeni bir Ermenistan için kampanya yürüten hükümet, parlamento ve sivil toplum aktörleri inanılırlığını yitirdi. AB ile Kapsayıcı ve Geliştirilmiş Ortaklık Anlaşması'nı (CEPA) imzalamış, aynı zamanda

Avrasya Ekonomik Birliği üyesi örnek bir devlet olarak görülen Ermenistan’ın sonunda AB'yle komşuluk ilişkileri de zarar görecek.

 9. Bu savaş ve ateşkes anlaşması bir uzlaşı getirir mi?

Son gelişmelerin en büyük kaybedeni Ermenistan sivil toplumu ve her iki ülkedeki barış aktivistleri oldu. Özellikle Batılı kurumlarla işbirliği yapan ve Azerbaycan’la barış çalışmalarına katılan Ermenistan sivil toplumu üzerindeki baskı çok yoğunlaştı.

Bu kuruluşlar son haftalarda tartışmalardan dışlanmakla kalmayıp, nefret söylemleri ve fiziksel ve sözel saldırılarla bastırıldı. Aynı durum, milliyetçi zafer sarhoşluğu içinde hainlikle suçlanan, hatta devlet kurumlarının soruşturma başlattığı Azerbaycan sivil toplumu için de geçerli[7].

Sonuçta barışmakdan yana olan herkes kaybetti. İki ülkede de güncel tartışmaları belirleyenler, milliyetçiler ve şahinler. Önümüzdeki yıllarda da Ermenistan’da ve Azerbaycan’da siyaseti belirleyenler aynı kişiler olacak. Böylece sivil toplum kan kaybedecek, gerçek bir barış daha da uzak bir tarihe kalacak.

Ermenistan’da bir Soros vakfına ve Erivan’daki Radiao Liberty haber kuruluna yapılan organize saldırılar demokrasiyi ve çoğunluğu destekleyen Batılı kurumların Ermenistan’da da baskı görebileceğinin işareti[8]. Azerbaycan’da Korona pandemisiyle birlikte muhalif kesimlere karşı sistematik bir baskı zaten başlamıştı[9].

Bu zafer Cumhurbaşkanı Aliyev’in meşruiyetini pekiştirdi. Aliyev’in muhaliflere baskı uygulayacağı manevra alanı böylece genişlemiş oldu. 90’lı yıllarda hem Azerbaycan’da hem Ermenistan’da uluslaşma sürecinde oluşan düşmanlık paradigması güçlenmeye devam edecek.   

20. yüzyılın başında Türkiye’nin gerçekleştirdiği soykırım Ermenistan’ın kolektif hafızasının en derinlerinde yerini almış durumda. Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında yer aldığı bu savaşı, olası bir soykırım travmasını yeniden canlandırması açısından da ele almak gerekiyor. 

10. Bu savaşın AB’yle komşuluk ilişkilerine etkisi ne oldu?

AB’nin önem atfetmediği bu sorunun sonuçları bölgesel sınırları aşıyor ve pek çok jeostratejik mesaj barındırıyor. Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya girmesi ve İran’ın burada beklendiği gibi nüfuzunu arttırması, Sovyet sonrası bölgede entegrasyonun yine ileri bir tarihe kalması anlamına geliyor.   

Rusya ateşkes antlaşmasıyla ve gönderdiği “barış birlikleriyle” Güney Kafkasya’nın güvenliğinde en belirleyici aktör olmaya devam ettiğini gösterdi. Ancak bir yandan da Türkiye, İran ve Çin gibi ülkelerin meydan okumasıyla karşı karşıya. Rusya, sorunları çözmek yerine kendi çıkarı doğrultusunda kullanma siyasetini askeri olarak sağlayabildiği sürece bu siyaseti devam ettirecektir.

Türkiye ise Hazar Denizi’ne doğrudan erişim sağlayacak ve Hazar bölgesindeki kaynaklar için bir kaldıraç olma hedefine daha da yaklaşacak. Böylece, Rusya’dan petrol ve doğalgaz ithal etme mecburiyetinin ortadan kalkmasının yanı sıra, Azerbaycan’la yapılacak askeri ve ekonomik işbirliği, Türkiye’nin Rusya karşısında  pazarlık gücünü arttıracak. Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkeler gelecekte kendi bölgelerindeki Rus etkisini kimin dengeleyebileceğini dikkatle izleyecekler. Türkiye halen Ukrayna’yla dron satışı görüşmelerini sürdürüyor.

AB bu bölgede jeopolitik bir aktör değil. İnisiyatif almaması, komşularındaki istikrarı ve gelişmeleri başka aktörlerin belirlemesi sonucunu doğuracak. Bu durum çok kutuplu dünyaya istikrarsızlık getirecek, zira ABD’nin AB’nin güney ve doğu komşularından çekilmesiyle Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan ve İran gibi aktörlere nüfuz için rekabet edecekleri bir alan açılmış olacak. 

AB köşede duran konuk rolüne devam etse de, sorunların, savaşların, zorunlu göçlerin ve güçsüz ülkelerdeki istikrarsızlığın sonuçlarına doğrudan maruz kalacak. Bir taraftan da toplumlar ve demokratik aktörler nezdinde inanılırlığını kaybedecek.

AB’nin müdahil olmaması, komşularında demokrasinin ve hukuk devletinin daha da zayıflamasına, güçlünün kanunlarının hukukun gücünün önüne geçmesine neden olacak. Bütün aktörlerin şunu bilmelerinde fayda var: Gerçek barış, ancak karşılıklı güven ve uzlaşıyla mümkündür..

 

 

[1] Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) verilerine göre, Azerbaycan 2009- 2018 yıllarında ordusu için 24 milyar dolar harcadı. Ermenistan ise aynı dönemde 4 milyar dolar tutarında askeri harcama yaptı, ancak Rusya’dan uygun fiyatlara silah aldı. https://www.sipri.org/sites/default/files/SIPRI-Milex-data-1949-2019.xlsx

[2] Pashinyan calls for unification between Armenia and Karabakh: Eurasianet, 6.08.2019 https://eurasianet.org/pashinyan-calls-for-unification-between-armenia-and-karabakh

 

[3] Munich Security Conference, An update on Nagorno-Karabakh, https://www.facebook.com/watch/live/?v=480692625931370&ref=external

[4] Azerbaycan 2014- 2018 yıllarında İsrail’in en önemli ikinci silah müşterisiydi ve bu satış İsrail ihracatının yüzde 17’sini oluşturuyordu. Trends in international arms trade, 2018, SIPRI factsheet, March 2019, https://www.sipri.org/sites/default/files/2019-03/fs_1903_at_2018.pdf

[5] Russian FM: 2000 Mideast militants fight in Nagorno-Karabakh, AP3.11.2020, https://apnews.com/article/2000-mideast-milliants-nagorno-karabakh-1d24df0044dc17f54ce4f45380505cf0Deaths of Syrian mercenaries show how Turkey, Russia could get sucked into Nagorno-Karabakh conflict, Washington Post, 14.10.2020, https://www.washingtonpost.com/world/middle_east/azerbaijan-armenia-turkey-nagorno-karabakh/2020/10/13/2cdca1e6-08bf-11eb-8719-0df159d14794_story.html.

[6] How Iran sees the Nagorno-Karabakh truce, Eurasianet, 13.11.2020, https://eurasianet.org/perspectives-how-iran-views-the-nagorno-karabakh-truce.

 

[7] Azerbaijani Security Services ‘threatened to kill’ activist and family, OC-Media, 16.11.2020, https://oc-media.org/azerbaijani-security-services-threatened-to-kill-activist-and-family/

[8] Angry Mob Assaults Armenian Lawmaker, Threatens RFE/RL Bureau Following Nagorno-Karabakh Truce, RFE/RL, 10.11.2020, https://www.rferl.org/a/angry-mob-attacks-rfe-rl-s-armenia-office-amid-unrest-following-nagorno-karabakh-deal/30939895.html

 

[9] Azerbaijan arrests opposition activists during Covid-19 outbreak, OC-Media, 24.03.2020, https://oc-media.org/azerbaijan-arrests-opposition-activists-during-covid-19-outbreak/.