Covid 19: Bu Viral Zamanlarda Akıllıca bir Dijital Diyet için İpuçları

Makale

Bir virüse bağlı başka bir virüs. Yani Ocak 2020’nin sonundan beri hemen hemen herkesin radarındaki Covid-19 olarak adlandırılan yeni koronavirüs salgını ile ilgili ‘infodemik’ çevrimiçi alanlarda kırıp geçiriyor.

Korku karşısında gerçekleri kullanma mücadelesi, sadece bu solunum yolu hastalığına çare aramak ve bulunan bu çareyle hastaları tedavi etmekten ibaret değildir−aynı zamanda azalmayan çarpık, karmaşık, kısmen doğru tamamen düzmece bilgi damlacıklarına, ırkçı ve önyargılı görüşlere ya da bunların hepsinin bir karışımına direnecek bilgi kanallarını nasıl oluşturacağımız ve koruyacağımızdır.

Bu tür iletilerin çok çeşitli biçimleri, sosyal medya platformlarının yanı sıra WhatsApp, Viber ve Facebook messenger gibi çevrimiçi topluluklarda yazılı ve görsel olarak Güneydoğu Asya'ya yayıldı. We Are Social and Hootsuite’in 'Dijital 2020 Raporları', bölgede internet erişimine sahip insanların yüzdesinin, yani 665 milyon insanın % 66'sı, %59'luk küresel ortalamayı aştığını söylüyor.

Dahası, aynı raporlar Güneydoğu Asyalıların yüzde 63'ünün sosyal medya kullandığını kaydediyor; küresel oran ise %49. Güneydoğu Asyalılar, çevrimiçi ortamda tüm dünyadaki kullanıcılardan daha fazla zaman geçiriyorlar; çevrimiçi 6.43 saat ve sosyal medyada 2.24 saat. Bir karşılaştırma yaparsak, küresel ölçekte, gün içinde çevrimiçi ortamda (9.45 saat) ve sosyal medyada (3.53 saat) en fazla vakit geçirenler Filipinliler. Taylandlılar ikinci sırada (9.01 ve 2.55 saat), ardından Endonezyalılar (7.59 ve 3.26 saat) geliyor.

Krize korku ve kafa karışıklığı eşlik ediyor, ancak çevrimiçi alışkanlıklar ve sosyal platformların popülaritesi, Aralık ayında Çin'in merkezî şehirlerinden biri olan Wuhan’da ortaya çıkan koronavirüsle mücadelede başka bir cephe açtı.

Çoklu ilaç direnci geliştirmiş virüsler gibi davranan en berbat söylentiler tüm ülkelere sınırsızca yayılıyor.

Covid-19'un, yarasa ve koronavirüslerle ilgili araştırmaları, bu yeni koronavirüsün tanımlanmasına çok değerli katkılarda bulunan Çinli bilim adamı She Zhengli'nin laboratuvarından “kaçtığı” iddiasını ele alalım. Wuhan'daki Ulusal Biyogüvenlik Laboratuvarı ile çalışan Zenghli, bir yerden sonra, Çin sosyal platformu WeChat'de şöyle bir mesaj yayınladı: “Hayatım üzerine yemin ederim ki, virüsün laboratuvarla hiçbir ilgisi yok.”

Bu hikâyenin bir başka versiyonu, Covidd-19'un Çin'in biyolojik savaş programının bir parçası olduğunu söylüyor.

GÜVEN : KAYIP

Covid-19’un tarihçesi bir gün tıp dergilerinde belgelendiğinde, öldürücülüğü tüm çevrimiçi ortamlara yayılmış olan kafa karışıklığı ve panikten kaynaklanan bir virüs olarak kötü bir ünle anılıyor olacak. MIT Technology Review, Şubat ayında koronavirüsü “ilk gerçek sosyal medya ‘infodemik’i” olarak adlandırdı.

Hong Kong Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümünde, influenza epidemiyolojisi uzmanı doktor Keiji Fukuda, South China Morning Post’a, yaklaşık 17 yıl önce ortaya çıkan Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) krizi ile Covid-19 salgını arasındaki “tek büyük fark ve zorluk”un, “bu kez iletişim kurmak ve güven oluşturmanın çok güç olması” olduğunu söyledi.

Halk sağlığını ilgilendiren acil durumlar konusunda deneyime sahibi olan DSÖ'nün eski genel müdür yardımcısı Fukuda, “İnsanların kafasının daha karışık olduğu bir döneme girdik, her zamankinden daha fazla söylenti var ve bu daha fazla bölünme yaratıyor” dedi. “Halk sağlığı söz konusu olduğunda, hemen hemen her konuda başat unsur ve toplumsal temel, güvendir.”

Buna, bazı yerlerde Güneydoğu Asyalılara da (‘sarı tehlike’) uzanan bir biçimde Çin uyruklulara karşı öldürücü bir ırkçılık da ekleniyor. Bölgedeki etnik Çin topluluklarına yönelik önyargılar, Çin'in büyük güç olarak olumsuz bir algıya neden olması ve Çinli firmaların Filipinler'de gerçekleştirdiği çevrimiçi kumar operasyonları gibi hoş karşılanmayan meseleler nedeniyle yoğunlaştı. Ayrıca Çin'de Wuhanlılara ya da Wuhan’da bulunanlara karşı bir damgalama da söz konusu. Her şey birkaç kat büyüyor.

Bu alenen vuku bulan ‘ötekileştirici’ davranışlar, ırkçı ve zenofobik paylaşımlar, sosyal medya öncesi çağda, şimdi çok küçük bir kırıntısı kalmış toplumsal yaptırım baskısı nedeniyle, en azından susturulması veya gizlenmesi gereken türde düşüncelerdi.

Ama bu stresli zamanlarda arkadaşlarımızdan ve ailemizden kolayca haber alabileceğimiz, bilimsel/tıbbi verilere ve güvenilir haberlere ulaşabileceğimiz sınırsız bir dünya sunan da yine aynı çevrimiçi alanlar. Kapatılmış şehirlerde yaşayanlar ve karantinadaki insanlar için normal hayata tutunacak dallar.

GÜRÜLTÜ VE KİRLİLİK DOLU BİR DENEY KABI

Ancak dijital dünyanın normlardan yoksun oluşu, onu korkudan beslenen davranışların içine rahatça battığı, steroidlerle ilgili sağır edici bir 'gürültü' ve pislikle dolu bir deney kabına dönüşmeye meyilli hale getirir.

DSÖ'nün kendi web sitesinde karşılaştığı efsaneler, korkudan beslenen ‘bilgi’nin yaygınlığı hakkında çok şey söylüyor. Bu ‘bilgi’ Çin’den kargo poşeti almanın güvenli olduğunu garanti ediyor. Koruyucu önlem olarak tüm vücudunuza alkol püskürtmek ya da burnunuzu tuzlu suyla yıkamak? Bunlar etkili ve iyi fikirler değil, diye uyarıyor.

DSÖ, 2 Şubat’ta kendi internet sitesinde şöyle diyordu: “2019-nCov salgınına ve buna verilen karşılığa, insanların, ihtiyaç duyduklarında inanılır kaynaklar ve güvenilir bir rehberlik bulmasını zorlaştıran bazıları doğru bazıları yanlış, aşırı bir bilgi akışı, yoğun bir ‘infodemik’ eşlik etti. DSÖ en yaygın söylentileri tespit edip bunları yalanlamak için 24 saat çalıştığını söylüyor.

PANZEHİR: BİREYSEL SORUMLULUK

Bu en kötü zaman, dolaysıyla, yanlış bilgilendirmeye, kötü niyete ve ahlaksızlığa yenik düşmemek için kendimize bir bağışıklık aşısı yapmak için en iyi zamandır. Panzehir elimizde ama onu kullanmayı tercih etmemiz gerek: dijital yurttaşlar olarak bireysel sorumluluğumuz.

 

Bu 'iş', Big Tech'i oluşturan ve giderek tedirgin edici türde değişik bir 'teknokrasi' olarak adlandırılan, bilgi ortamımızda çok büyük bir kaplama alanına sahip olan kâr odaklı devler Facebook veya Google'a bırakılamaz.

Biz oluşturmuyor olsak bile yaymayı seçtiğimiz içerikten bir dereceye kadar sorumluyuz. “Sadece gördüğüm bir şeyi paylaşıyorum”, günümüzün dijital ayarlarında artık geçerli değil. Algoritmayla çalışan pasif platformlar ya da “bunu aldım, paylaşıyorum” yarışmasında değiliz. Kısacası, tembel olmayın.

Güney Asyalılar her ne kadar çevrimiçi ve sosyal platformlarda çok daha fazla zaman geçiriyor olsa da Dijital 2020’nin raporlarına göre, “yanlış bilgi ve ‘asılsız haber’” konusunda pek de endişeli görünmüyorlar.

Filipinler, Endonezya ve Tayland, yoğun çevrimiçi kullanıcılar, yanlış bilgi konusunda endişe duyan ilk 36 ülke listesinin hiçbir yerinde yer almıyor. Malezya ve Singapur, %64 ve %63 ile, bu konuda endişe duyan kullanıcılar içinde en yüksek orana sahip.

Dünya yeni koronavirüs ile yaşamayı öğrenirken, çevrimiçi dünyada da her zaman cevher madeni, çöplük ve bu ikisi arasındaki her şey olacak.

SEKİZ ÇEVRİMİÇİ İPUCU

İşte, bu viral zamanlarda kendi çevrimiçi tarzınızı oluşturmak için sekiz ipucu.

1 Çevrimiçi olduğunuzda yalnız olmadığınızı hiçbir zaman unutmayın.

Evinizde yalnız olabilirsiniz ve ekranınız da sadece size ait bir olabilir ama World Wide Web ziyadesiyle halka açıktır. İçindeki her şey, hakiki ya da üretilmiş, daha sesli, daha büyük, daha tiz olsun diye abartılır.

2 Web’de ‘seçtiğiniz’ ya da ‘bulduğunuz’ şeyler hiçbir zaman sadece sizin kararınız değildir.

Web’e her girişinizde çevrimiçi davranışlarınız −ne satın aldığınız, ne aradığınız, hangi sayfaları ziyaret ettiğiniz− tarayıcılar, uygulamalar ya da kullandığınız sosyal medya platformu tarafından takip edilir. Algoritmalar sürekli olarak izler ve size ‘uyacağını’ hesapladıkları şeyi ‘bulmanız’ için bu verileri kullanır.

Dolayısıyla, sosyal medya akışınız aynı materyali ya da zorunlu olarak daha sık gerçekleşen eylemleri önünüze daha fazla getirdiğinde, bu, evren size mesaj gönderiyor demek değildir. Algoritmik formüller işte böyle çalışır, bu nedenle tıklamadan önce düşünün ve yankı odaları meydana getirebileceklerinin farkında olun. (DuckDuckGo ve Brave gibi sizi takip etmeyen arama motorları indirmeyi uygun bulabilirsiniz. Ve evet, Google dışında hayat var.)

3 Şüphe geninizi etkinleştirin.

Düşük kaliteli ve zararlı bilginin süperyayıcısı haline gelmeyin. Telefonunuz en son gelen bildirimlerle çın çın öttüğünde bazı temel soruları sormak için kendinizi eğitin. Bunu varsayılan modunuz yapın.

‘Nereden geldi?’, ‘İlk kaynağı nedir?’, ‘Teyit edilebilir mi?’ sorular, başlangıç sorularıdır. Cevapların yüzde yüzünü almanız gerekmiyor ama söz konusu materyal bu asgari şartları bile karşılayamıyorsa, başarısızdır. Ortadan kaldırın.

Koronavirüsten ölen ya da hastalığa yakalananların en güncel sayısının ötesinde, büyük resmi daha iyi anlamanın bağlamını arayın. Hastaların pek çoğu iyileşti.  Bağlamın olmayışı gerçekleri çarpıtabilir, kötüyü daha kötü hale getirir.

4 Irkçılık ifade özgürlüğü ya da serbest konuşma özgürlüğü sınırları içinde değildir.

‘Ötekileştirme’ bir insan hakkı olarak sınıflandırılamaz. Irk meselelerinin birçok ülkede serbest konuşmaya getirilen yasal sınırlamalar arasında olmasının anlamı hiç de boşuna değildir. Ötekileştirme bir nefret söylemi biçimidir, bir gazeteci, politikacı ya da cemaat lideri tarafından söylenmiş veya paylaşılmış olsa bile.

Söylendiği gibi, virüsle savaşın, kurbanlarla değil.

5 Haber gibi görünen ya da duyulan her şey, aslında, öyle değildir.

 ‘Çevrimiçi içerik’ hiçbir surette haberin eşanlamlısı değildir. Çöp de dahil olmak üzere her tür çevrimiçi materyali kasteder. Haber, bilgi toplanması, toplanan bilginin yayınlanmadan önce bir haber üretim süreci içinde değerlendirilmesi ve düzenlenmesini içeren gazetecilik becerisinin ürünüdür. Bu, bloglarda ya da herkese açık pek çok gönderide olmayan bir güvenlik incelemesine bir dereceye kadar izin verir, ki bu da yanlış bilgilendirme riskini azaltır (haberin iyi işlenip işlenmediği ayrı bir sorundur).

Bir websitesi, gereği gibi bir “hakkımızda” ya da benzer bir arkaplan bölümü, editöryal ekibine ilişkin herhangi bir bilgi içermiyorsa karşısında vakit harcamanıza değmez. Anlatılarda ve görüş yazılarında kaynaklara atıf yapmadan ‘belirtildiğine göre’ ibaresinin kullanımı tehlike işaretidir.

Şöyle düşünün: kötü bir haber okumak zorundaysanız bari doğru olsun.

6 Orijinali tercih edin ve kaynağa kadar gidin.

Gerçek ve güvenilir bir web sitesini ziyaret ederek karşınıza çıkan bir haberi birkaç saniye içinde doğrulamak için temel araçlara sahipsiniz. Size sırf tanıdığınız biri tarafından gönderildi diye ya da sohbet gruplarına gönderilen materyale inanmak ve onu paylaşmak risklidir.

Sosyal medya platformları, beğendiğiniz/takip ettiğiniz haber sitelerinin yayınladığı haberleri akışınızda gösterilmesi için filtreler, dolayısıyla iktidarınızı geri alıp yararlı bulduğunuz haber ürünlerinin e-posta bültenlerine kaydolmak daha iyidir.

COVID-19 hastalığı hakkında birkaç temel bilgi kaynağı:

DSÖ https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019

The Lancet COVID-19 Resource Centre https://www.thelancet.com/coronavirus

New England Journal of Medicine https://www.nejm.org/coronavirus

7 Unutmayın: internet ebedidir.

Stresli zamanlarda, korkuyla veya kafanız karışıkken paylaştıklarınız sonsuza dek oradadır. Hayat bu salgından sonra da devam edecek; yorumlarınız ileride önünüze çıkabilir. Paylaştığınız, söylediğiniz şeyler konusunda bundan bir yıl sonra da aynı fikirde olacak mısınız?

8 Sağlıklı bir dijital diyet oluşturun ve uygulayın. 

Tıpkı bedenimize giren yiyeceklere dikkat ettiğimiz gibi ruhumuzu çevrimiçi alanlardan neyle besleyeceğimizi seçeriz. Beyninizi Facebook ve sosyal medyadan gelen dopamin hücumuna direnmek için eğitin. Teknolojiyi kullanın, onun sizi kullanmasına izin vermeyin.

Bugünün şaşkına dönmüş dünyasını gördüğünüz ekranlarınıza kısa bir ara vermek bütün bir sağlık ve kişisel bakımın parçasıdır.

--------------------------------------------------------------

Bu metin İngilizce'den Türkçe'ye Deniz Tuna tarafından çevrilmiştir.