İngilizlerin güven krizi

Makale

Brexit sonrası Britanya’da Korona virüsü krizi, iktidara güvenin azaldığı bir dönemde ortaya çıktı. Britanya toplumu, Ulusal Sağlık Hizmetlerinin (NHS) yaklaşık 10 yıllık tasarruf döneminden sonra karşısına çıkan bu zorlukla mücadele edişini izliyor. Bu da yetmezmiş gibi, Boris Johnson’un başlarda uygulamaya kalktığı hatalı “sürü bağışıklığı” politikası, kamuoyunun kafasını karıştırdı ve hükümetin kriz yönetimi konusunda akıllarda soru işaretleri oluştu. Korona virüsü salgını Birleşik Krallığı zayıf bir anında, sağlık hizmetlerinin gözardı edildiği bir dönemde vurdu. Bu kriz, Brexit sonrası Britanya’nın nereye gittiğinin Brexit döneminden bile daha fazla sorgulanmasına sebep oldu. Boris Johnson’ın da hastaneye kaldırılmasıyla siyasi liderlik şimdi daha da istikrarsızlaştı.

İngilizlerin Korona’ya verdiği cevabın yankıları

İlk olarak, sözde “sürü bağışıklığı” denen yöntemle ilgili tartışmalar oldu. Boris Johnson ve Kamu Sağlığı İdaresi Başkanı, olası ölü sayısını hesaplayıp katı bir sosyal mesafelenmenin gereksiz olduğunu iddia ettiler. Ama ölüm oranları ortaya çıkmaya başlayınca bu yaklaşımın en iyi ihtimalle teslimiyetçi ve hatta daha da kötüsü gülünç olduğu ortaya çıktı. Sonrasında hükümet strateji değiştirdi ve geniş kabul gören sıkı sosyal mesafe uygulamalarını benimsedi.

Başlarda uygulanan politika klasik bir “grup fikri” vakasıydı. Bu durum, politikacıların çevresinin sürekli aynı fikirde olan ve birbirleriyle asla ters düşmeyen bir sürü danışmanla çevrili oluşunun bir sonucuydu. Brexit yıllarındaki toplumu bölen kampanyanın da bir sonucuydu aynı zamanda. Buradaki hassas nokta ise tıbbi ve klinik katkıları gözardı ederek etraflarını matematikçiler ve davranış bilimcileriyle sarmış olmalarıydı.

İkinci olarak, test tartışması ortaya çıktı. Sağlık Bakanı Matt Hancock, İngiltere’nin diğer Avrupa ülkelerini yakalaması için çok yolu olduğunu itiraf etti. Ama bu itiraf, “sürü bağışıklığı” yaklaşımıyla da bağlantılı olarak, haftalarca az test yapma politikası savunulduktan sonra gelmişti. DSÖ’nün tavsiyelerine taban tabana zıt olan az test yapma uygulaması ülke çapında NHS çalışanlarının da test edilmemesine sebep oldu. Ayrıca hükümetin evde test kitleri ve bağışıklık testlerinin mümkün olduğuna dair vaatleri de boş çıkmıştı.

Son olarak, NHS çalışanlarının yeterli koruyucu ekipmana sahip olmadıkları ortaya çıktı. Tıp uzmanları, Çin’de Korana virüs krizi başladığından beri bu malzemelerin stoklanması çağrısında bulunmuş, virüsün Avrupa’ya da yayılabileceği konusunda yetkilileri uyarmıştı. Ama bu tavsiyeler de gözardı edilmişti.

İngiliz hükümeti aldığı ekonomik önlemlerle durumu idare etmeyi ve halkın güvenini bu şekilde kazanmayı umuyordu. Mali olarak verdiği yanıt GSYH’ye oranla Almanya’nın verdiği tepkiden %15 daha büyüktü. Ama Alman hükümetinin onay oranı ile (%93) İngiliz hükümetininki arasındaki (sürü bağışıklığı sırasında %36, şu an %52) fark, halkın güveninin sadece ekonomik tedbirlerle kazanılamayacağını gösterdi.

Kutsal ama ihmal edilmiş ulusal sağlık sistemi (NHS)

İngiltere’de yaşayan pek çok insan için NHS, İngilizlerin refahının ve dayanışmasının sembolüdür. Büyük bir ulusal gurur kaynağıdır. İngilizlerin “kendi sağlık sistemleri” ile duygusal bağlarını anlamak da anlatmak da zor. Belki okuyucular hatırlayacaktır, 2012 Londra Olimpiyat Oyunlarının açılış seremonisinde dans eden NHS çalışanı hemşireler de vardı. Dünyanın kalanını afallatan bu manzara ülkeyi gözyaşlarına boğmuştu. O gün, NHS çalışanları ve hastalar o günü hala nostaljiyle hatırlamakta. Fakat son yıllarda sistem, ciddi kadro sıkıntıları ve kemer sıkma politikalarıyla boğuşuyor, hasta bakımı konusunda yaşanan gerileme de dikkat çekici.

İngiliz sağlık sistemi, Brexit sırasında da, geçen Aralık ayında yapılan seçimlerde de çetin tartışmaların yaşandığı bir alan oldu. Ulusal Sağlık Sistemi’ne daha fazla finansman sağlama sözü, Brexit referandumu sırasında ayrılık yanlısı cephenin kolaylıkla başvurduğu bir popülist vaat haline geldi. AB yanlısı cephe ise, uluslararası sağlık personelinin İngiltere’ye gelebilmesi gerekliliğinden bahsetti ve hali hazırda NHS kadrolarının %10’unun başka AB ülkesi vatandaşları olduğunun altını çizdi. Bu konuyla ilgili geçtiğimiz beş yılda ortaya çıkan siyası tartışmaların ve verilen vaatlerin zor durumdaki sisteme pek de yardımı olmadı.

Hastanelerin yatakları yeterli sosyal yardım olmadığı için evine dönemeyen yaşlı hastalarla dolu. NHS ancak bir sosyal devlet boşluğunda var olabiliyor. Yakın zamanda hayata geçen puan bazlı göçmenlik düzenlemesi ise karmaşık kadro sorunlarını daha da karmaşık hale getirecek gibi görünüyor.

Ayrıca, referandum sonrası kemer tasarruf tedbirleriyle daha da sıkışan İngiltere devlet bütçesi, Ulusal Sağlık Sistemine vaadettiği rahatlamayı sağlayamadı.

Toplumun zihnindeki NHS ile sağlık çalışanlarının gündelik gerçekliği arasındaki büyük fark ise artık ortaya çıkmış oldu: Konusunda dünyaca tanınan bilim ve tıp insanlarına sahip, gezegenin en zengin ülkelerinden biri, sağlık çalışanlarının kendi canlarından endişe edecek hale gelirken Korona virüsüne cevap vermekte yetersiz kaldı.

Johnson hala Brexit modunda ilerliyor

Yanlış sağlık stratejisi, İngiltere’nin virüsle mücadelesinin Brexit bağlamına oturtulması ile daha da büyük bir sorun haline geldi. Halihazırda devam eden geçiş döneminden ve AB koordinasyonundan faydalanmak yerine ülke kendi yoluna ilerlemeye ve Avrupa ile işbirliğinden uzak durmaya karar verdi. AB sağlık bakanları ile ortak telefon konuşmalarına katılmayarak çok gerekli koruyucu ekipmanların ortak temini için belirlenen tarihi de kaçırmış oldu. Başlarda hatanın kabullenilmesinden ziyade İngiltere’nin “kendi başına hareket ettiği” iddiası da şüpheyle karşılandı.

Pek çok insan Brexit’in aslında ülkeyi bu krize hazırladığına da dikkat çekiyor. Müzakeresiz bir Brexit anlaşmasına önlem olarak gerçekleşen alımlar sayesinde gıda ve sağlık sektöründe normalin üzerinde stok yapılmış durumda. Fakat bu stoklar hızla erimeye devam ediyor. Kriz sonrası ekonomik durumunun kötüleşmesi ve stokların azalması sebebiyle Britanya’nın Brexit’in sonrası bu zorlu yılları nasıl geçireceğini hayal etmek zor, özellikle de antlaşma olsun ya da olmasın, geçiş döneminin her şekilde Aralık ayında sona erdiği düşünülürse.

Yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyacı

İngiltere geçtiğimiz iki yılı bir krizin yaklaşmakta olduğu öngörüsü bunun getirdiği endişeyle geçirdi ama yine de bu konuda bir hazırlık yapmadı. İleriki yıllardaki ticaret anlaşmaları, göçmenlik ve NHS’in geleceği gibi Brexit konuları ülkenin yaşamakta olduğu oldukça gerçek kriz karşısında birer teorik egzersiz gibi kaldı şimdi.

Korona virüsü İngiltere’yi sağlık ve sosyal yardım konusunda temel eksikliklerine odaklanmaya zorluyor. Ülkedeki tüm vatandaşlar, ülkenin ne olmak istediği ve kendi beklentilerini ya da en azından sağlık sistemininkileri karşılayıp karşılayamadığı gibi soruların cevaplarını merak ediyor. Ayrıca medyanın Brexit döneminde rastlamadığımız bir şekilde hükümet politikalarına muhalefet ettiği yeni ve kalıcı bir dönemin de başladığını görebiliriz. Eleştirinin Brexit tartışmasında ikiye bölünen bütün taraflardan gelmesi siyasi partizanlığı da azaltıyor gibi.

Aynı diğer ülkeler gibi İngiltere’nin de bu tecrübeden büyük bir değişim geçirerek çıkması beklenemez. Boris Johnson bile yakın zamanda Margaret Thatcher’ın meşhur sözüne karşı çıkarak “toplum diye bir şey vardır” dedi. Fakat bu krizin tepe noktası aşıldığı sırada Britanya Brexit planının kötü hazırlanması yüzünden muhtemelen bir başka krize doğru sürüklenecek. Bu sebeple ülke, çok ihtiyaç duyduğu iç gözlemi yapmaya pek zaman bulamayabilir. Britanya’nın iyileşmek, yeniden inşa etmek ve yeniden hayal etmek için zamana ihtiyacı var.

-------------------------------------------------------

Bu metin İngilizce'den Türkçe'ye Çağrı Ekiz ve Cana Ulutaş tarafından çevrilmiştir.