Azerbaycan’da 10 yıllık Doğu Ortaklığı: Hâlâ çok yolumuz var

Bu makale ilk olarak 13 Eylül 2019 tarihinde Heinrich Stiftung Tiflis Ofisinin web sayfasında ingilizce olarak yayınlanmıştır. 

On Yıllık İşbirliği: Neredeyiz?

2019 yılı, altı eski Sovyet cumhuriyetinin, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Moldovya ve Ukrayna’nın girişimiyle imzalanan Doğu Ortaklığı’nın onuncu yılına tekabül ediyor. Ermenistan ve Belarus açısından gelişimin yönü çok açık: bu ülkelerde, siyasi kurumlar, Avrupa Birliği ile kurdukları yakın işbirliğine rağmen, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün yanısıra Avrasya Ekonomik Birliği ile uyumlanmayı tercih etti. Gürcistan, Ukrayna ve Moldovya örneğinde ise, siyasi seçkinler sınıfı, rol model olarak Baltık Devletleri’ne işaret ederek geleceğe dönük niyetlerini, Avrupa Birliği ve NATO’nun bir parçası olmak olarak açıkladı. Azerbaycan için ise gelecek daha muğlak. Avrupa Birliği ile enerji ve ticaret işbirliği Azerbaycan’ın siyasi önceliklerinden biri olmaya devam ediyor. Azerbaycan, Ermenistan’la aralarındaki Karabağ sorununu çözmek konusunda bir gün Rusya’yı dengeleyecek bir güç haline gelebileceği umuduyla, Avrupa Birliği’ni kendi kaynakları açısından bir pazar olarak görüyor.

2017 ve 2018 yıllarında Azerbaycanlılar arasındaki algıyı ölçmek için yapılan araştırmalar, araştırmaya katılanların %41’inin barış, güvenlik ve istikrarı AB ile ilişkilendirirken AB’ye güvenenlerin oranının %40-47 aralığında olduğunu ortaya koydu. Dürüstlük ve ekonomik refah gibi AB ile ilişkilendirilen diğer değerlerin oranı sırasıyla, %38 ve %26 idi. [1] Üstelik, Azeri siyasi kurumları, AB’nin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne verdiği daimi destekten her zaman memnundu. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın 9 Temmuz 2019’da, Bakü’de verdiği “AB, Azerbaycan’ın egemenlik hakkını, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü desteklemektedir”[2] şeklindeki son demeci, diğer bölge oyuncularının aksine AB’nin en tarafsız aktör olduğunu Azeriler açısından bir kez daha kanıtladı. Bu arada, son yirmi beş yıldır, AB 333 milyon euro değerinde teknik yardım, insanî yardım, gıda ve acil durum yardımı yaparak Azerbaycan için önemli bir ortak olageldi. AB, 35 milyar euro ile Azerbaycan’daki en büyük yatırımcı konumundadır. Ayrıca, AB ülkelerinin Azerbaycan’ın dış ticaretindeki payı %47’dir ve bu oran Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri ve Türkiye ile olan ticaretinden çok fazladır. Bununla birlikte, Brexit ve aşırı sağ ve milliyetçi partilerin Avrupa Parlamentosu’nda giderek daha fazla koltuk kazanması gibi AB içinde yaşanan son siyasi değişimler, Azerbaycan’ın AB’nin geleceğinin sürdürülebilirliğine olan güvenini sarsmaktadır.

Brexit ve Göçmen krizinin ardından: nereye gidiyoruz?

Avrupa’da sağ partilerin yükselişiyle birlikte finansal sorunlar ve göçmen krizi de bölgeye kaygı verici işaretler yayıyor. Aynı zamanda, Birleşik Krallık’ın Brexit referandumunun beklenmedik sonuçları, Azerilerin, ülkelerinin AB ile gelecekteki işbirliği konusundaki beklentilerini önemli ölçüde etkiledi. Britanya, Azerbaycan’daki, ve özellikle enerji sektöründeki en büyük yatırımcıdır ve Bakü’nün AB hedefinde kilit bir rol oynamıştır. Londra, Bakü’nün AB içinde başlattığı girişimlerin önde gelen bir destekçisi olageldi; diğer şeyler arasında, Azerbaycan ile petrol şirketleri arasında bir petrol anlaşması imzalanması; Bakü-Ceyhan petrol boru hattı, ve ayrıca Hazar Denizinden Avrupa’ya gaz taşıyacak Güney Gaz Koridoru projesinin savunuculuğunu yaptı. Britanya’nın Azerbaycan’daki enerji sektöründeki çıkarları, sırası geldiğinde, Bakü’nün kendi çıkarlarını AB üyelerine karşı daha iyi savunmasını ve Karabağ konusunda AB’den Azeri yanlısı çözümler ya da açıklamalar gelmesini sağladı. Açıkçası, Britanya’nın AB’den ayrılma kararı Bakü’nün Brüksel’le işbirliğini durduracağı anlamına gelmiyor. Bununla birlikte, önemli bir aktör ve destekçi olarak Londra’nın yokluğu, Azerbaycan’ın, Türkmenistan’dan Azerbaycan’a ve oradan da Avrupa’ya gaz taşıma projesi olan Trans Hazar gaz boru hattı gibi bir dizi projede AB’den aynı düzeyde destek almasını zorlaştıracak.[3] Euro ile ilgili şüphelerin giderek arttığını göz önünde bulunduran Bakü, ülkenin ekonomik, finansal ve siyasi sorunlarıyla baş etmek için kendisine yardım edebilecek başka bölgesel birlikler aramaya başladı. Rusya’nın başını çektiği Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) alternatif bir güç ve ağırlık merkezi olarak görülüyor. Bakü’nün Moskova’nın başı çektiği bir başka birlik olan Bağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT) 25 yıllık üyeliği, Azerbaycan’ın Batı yanlısı eğiliminden hiç de hoşnut olmayan Rusya’yı yatıştırmaya yaramasının yanında Azerbaycan’a olumsuz hiçbir şey getirmedi. BDT zayıf bir birlik olmasına rağmen, yine de 1990’ların başında Azeri-Rus ilişkilerindeki gerilimli dönemden sonra Azerbaycan’dan Rusya’ya kitlesel işgücü göçüne olanak sağlayan vizesiz geçiş rejimini yürürlüğe koymasıyla Azerbaycan’ın yüksek işsizlik sorununu çözmesine yardım etti. Dahası, Rusya’dan Azerbaycan’a yapılan para havalesi sayısının artması ülkedeki yoksulluğu hafifletmeye çok büyük katkıda bulundu. Yerel basın belli bir noktada Azerbaycan’ın AET’ye katılma ihtimalini tartışmaya başladı. Bununla birlikte, bu hamle Azerbaycan’ın ihracat hacmini artırmayacaktı çünkü ülkenin ihracat alanında aslan payını oluşturan petrol ve gaz, AET’de hiç de kıt bir kaynak değildir. Kaldı ki, Azerbaycan’ın enerji kaynaklarının çoğu Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilmektedir. Azerbaycan’daki nüfusun ve siyaset kurumunun en büyük umudu, Rusya’nın bir gün Karabağ sorununu Azerbaycan’ın tercih ettiği koşullarla çözmeye yardım etmesidir. Ancak bu umutlar bugüne kadar hep gerçekleşmeden kaldı.

Azerbaycan’a yönelik AB stratejisi ne olmalı?

Güvenlik İnisiyatifleri

AB’nin Doğu Ortaklığı ülkelerini entegre etme çabalarına bakıldığında, en zayıf yönünün AB’nin seçici yaklaşımı olduğu söylenebilir. Örneğin, altı ülkenin dördünün toprak bütünlüğü ihlal edilmiş durumda (Azerbaycan, Gürcistan, Moldovya ve Ukrayna). Bunlar ele alınması gereken konular. Ama Gürcistan, Moldovya ve Ukrayna, AB’nin Rusya’yı saldırgan davranmakla suçlaması da dahil tam desteğini almışken Azerbaycan aynı statüden yararlanamıyor. AB, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü desteklerken işi yine de Ermenistan’ın saldırganlığını kabul etmeye vardırmadı. Bugün, ne Birleşik Devletler ne de AB, Rusya’nın Güney Kafkasya’da uyguladığı baskı gücüyle aynı düzeyde baskı kuruyor. Moskova, Ermenistan’da askerî olarak varlık gösteriyor (Gümrü’deki askeri üs); Ermenistan ve Gürcistan’da güçlü bir ekonomik pozisyonu olmasının yanısıra Azerbaycan’da yaygın bir yumuşak güç ağına sahip (örn; medya, kültür, Rus dili okulları ve üniversiteler). Üstelik, Rus siyasi figürler sık sık Bakü’yü ziyaret ediyor ve Rus siyaset kurumu, Azerbaycan’la ilgili, Azerbaycan’ın Rusya’nın yörüngesine girmesi de dahil gelecek planlarını gizlemiyor. Bakü-Moskova askerî işbirliği de anlamlı biçimde gelişiyor. Geçtiğimiz altı yıl içinde, Azerbaycan iki S-300 füze sistemi, 94 adet T-90S tank, 20 adet Mi-35M helikopter ve 100 adet BMP-3 zırhlı araç dahil, %80’i Rusya’dan olmak üzere 3.35 milyar dolar tutarında silah satın aldı. Ayrıca, Rusya’nın müttefiki Belarus’tan da 25 adet Su-25 uçak ve 93 adet T-72M1 tank aldı.[4] Bu arada, Nisan 2016’daki yenilginin ardından, Ermenistan da güç dengesini değiştirmek ve gelecekteki Azeri eylemlerini engellemek amacıyla Rusya’dan çok miktarda askerî teçhizat satın almaya başladı. Eylül 2016’da, Ermenistan’ın bağımsızlığının 25. Yıldönümü kutlamaları kapsamında yapılan askerî geçit töreninde, Erivan-Rus yapımı İskander kısa menzilli balistik füze sistemini sergiledi. Rus İskanderlerinin Ermenistan’da boy göstermesi, Kuzey Kafkasya’da yeni bir silahlanma yarışını tetiklemiş gibi görünüyor ve güvenlik açısından yeni sıkıntılar yaratıyor. Genel olarak, AB’nin Azerbaycan’ın güvenlik endişelerine yönelik pasif yaklaşımı ve Karabağ sorununun çözümünde aktif bir pozisyon almayışı, Azerbaycan’ı Rusya’dan yardım arayışına itiyor. Her iki taraf da silahlanmaya devam ederken çatışmayı uzatmak ve her iki ülkeyi de sürekli bir gerilim içinde tutmak, elbette Moskova’nın menfaatinedir. AB, yumuşak güç uygulayarak ve de ekonomik gücü sayesinde, Azerbaycan’ın yeniden yapılanma çabalarına destek verebilir; her iki ülkeye de büyük yatırımlar ve ekonomik çıkar vaad ederek bu iki ülkeyi aralarındaki çatışmayı barışçıl bir yolla çözmeye zorlayabilir.

Bakü hükümeti, Karabağ sorununun öngörülebilir gelecekte Azerbaycan’ın başlıca sorunu olmaya devam edeceğini anlamış durumdadır. Bu çatışma aynı zamanda hem demokratik hem ekonomik gelişme perspektifi açısından ülkenin geleceği üzerinde de son derece olumsuz bir etkiye sahip olacak. Batı’nın bölgeye yönelik yıllardır süren ilgisizliği, giderek saldırganlaşan Rusya’nın kendisiyle doldurduğu bir boşluk yarattı. Moskova, çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmaya çalışmak yerine, silah satışını artırmak ve her iki ülkenin dış politika gündemlerine karışmak için bu çatışmayı bir fırsat olarak gördü. Bu arada, Azerbaycan, askerî çözümün bölgenin gelişimine zarar veren bir sonuca yol açabileceğinin ve Moskova’nın arabulucu olarak bölgeye girmesine olanak verebileceğinin farkında. Bu nedenle, Azerbaycan açısından, Doğu Ortaklığı, Karabağ sorununu barışçıl girişimlerle çözmeyi ve artan Rus etkisini dengelemeyi umduğu nadir siyasi platformlardan biri. AB’nin odağı, uzun süredir varolan Karabağ sorununun çözümünde daha aktif olarak yer almak ve Azerbaycan’ın güvenlik sorunlarını çözmeye yardım etmek olmalıdır, ki bu durum Azerbaycan’ın güvenlik alanında reformlar yapmasını sağlayabilir. Maalesef, NATO, Azerbaycan ile işbirliği yaptığı yıllarda bu hedeflere ulaşamadı. Üstelik, NATO’nun müdahil olması, NATO’yu bir tehdit olarak gören İran ve Rusya’yı doğrudan doğruya rahatsız edecekti. Dolayısıyla, AB’nin Azerbaycan’ın bu çatışmanın etkilerinin üstesinden gelmesi için vereceği siyasi ve ekonomik desteği ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması konusundaki yardımı, insanların sevgisini ve güvenini kazanmasında çok yararlı olacaktır, tıpkı geçmişte Gürcistan, Moldovya ve Ukrayna’da olduğu gibi.

AB’nin, Azerbaycan’ın çalkantılı bir bölgede yer aldığını ve Rusya, İran ve Türkiye gibi bölgesel güçler tarafından yakından izlendiğini görmesi gerekiyor. Azerbaycan, bu ülkelerin güvenlik konusundaki başlıca çıkarlarını tehlikeye sokabilecek adımlar atmak durumunda. NATO ile herhangi bir yeniden yakınlaşma Rusya ya da İran tarafından tehdit olarak görülecekti. Bu nedenle, 1990’lar ve 2000’lerde, (NATO bağlantlı) Baltık devletleri veya Orta Avrupa ülkelerinde uygulanan AB stratejisi Azerbaycan’da uygulanamaz. AB’nin bölgeye nüfuz etmesi, ABD veya NATO’nunkiyle bir ve eş tutulmamalıdır. Ama Azerbaycan’da NATO’ya duyulan güvenin, insanların AB’ye yönelik algılarını yansıttığını da belirtmek gerekir. Şubat 2017’de yapılan bir kamuoyu araştırması, bu ankete katılanların yaklaşık %21’inin NATO’yu ülkenin korunması ile ilişkilendirdiğini ortaya koydu. %44’ü bu ittifakı ne koruma ne de tehdit olarak görürken %16’sı tehdit olarak görüyordu. Sovyetler sonrası ülkeler arasında, Gürcistan’dan sonra (%8) Azerbaycan’ın NATO’yu tehdit olarak gören en düşük nüfusa sahip ikinci ülke olması ilginçtir. NATO’ya yönelik nötr bir tutum benimseyen, Moldovya’dan sonra, en yüksek nüfus oranına sahip olan ülke de Azerbaycan’dır.[5] Bu rakamlar, geçtiğimiz beş yıl içinde, hükümet söyleminin, AB eleştirisi ile AB’yle neredeyse samimi bir ilişki kurma arasında sık sık değişiklik göstermesinden dolayı Azeri nüfusun önemli bir bölümünün, ülkenin öncelikleri konusunda kararsız olduğu anlamına gelir. AB’nin gelecekteki politikaları, güven ve desteklerini kazanmak üzere bu kararsız kitleyi hedef almalıdır. Bu insan kategorisi, kolaylıkla AEB ve Rusya gibi diğer kutupların etkisi altında kalabilir. Ama yukarıda değinilen tüm girişimlerin ötesinde, AB, genel olarak Azerbaycan’la ilgili stratejisini değiştirmelidir. Türkiye ile Batı ya da AB ile ABD arasındaki günümüzde süregelen belirsizlikler, Brexit ve Rusya’nın Batı karşıtlığı dünya siyasetinin görünümünü değiştirmiş durumdadır. Artık fikir birliği içinde olan tek bir Avrupa-Atlantik topluluğu yoktur. Bazı AB ülkeleri bölgede daha yerleşik çıkarlara sahip olurken Britanya, yakında bağımsız bir rol oynayacaktır. AB, sırf siyasi bir yaklaşımdan ziyade daha çok ekonomik, kurumsal, kültürel ve çatışma çözücü bir yaklaşımı öncelik almalıdır.

Ekonomik İnisiyatifler

AB politikası, ülkede daha çok ekonomik girişim hedeflemelidir. Azerbaycan, başlıca Avrasya ülkelerinin kesişiminde ve hava taşımacılığı koridorunda yer almaktadır. Bağımsızlığını kazandığından beri, Azeri hükümeti, ülkeyi Avrupa ile Asya arasında bir ülke haline getirmek için aktif çaba sarf etti. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, AB, Sovyetler sonrası devletler ile Avrupa ve Asya pazarları arasında yeniden bağ kurmak için projeler başlattı. 1993’te, AB, çoktürlü taşımacılık girişimlerini teşvik etmenin bir aracı olarak Avrupa-Kafkasya-Asya Taşımacılık Koridoru (TRACECA) programını yürürlüğe koydu. O zamandan beri, AB, büyük projeler ve TRACECA koridoru boyunca limanların, demiryolları ve karayollarının yenilenmesi için yaklaşık 800 milyon dolarlık yatırım yaptı. 2007 itibariyle, TRACECA üyeleri arasındaki ticaret 40 milyar doları aştı, AB ile aralarındaki birleşik ticaret 290 milyar dolara ulaştı. Bununla birlikte, 2015-2016’dan başlayarak, Avrupa’yı Asya ile bağlama girişimi, Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi tarafından tekelleştirildi ve AB yatırımlarını sınırlandırdı. Brüksel’in taşımacılık koridoruna yaptığı yatırımlar ve teşvikler neredeyse ihmal edilebilir rakamlara düştü. Aslında AB, Hazar Denizi’nin Azerbaycan kıyısında yeni inşa edilen uluslararası Alyat limanına çok az ilgi gösterdi ve Türkmenistan’dan Azerbaycan’a ve oradan da Avrupa’ya uzanan Trans Hazar gaz boru hattının inşaatına çok fazla destek olmadı. Doğrusu, AB’nin limanın geliştirilmesine dahil olması, Rusya’ya karşı bir alternatif yaratmak ve Çin ile Hindistan’a mal ithalat-ihracatını kolaylaştıran deniz taşımacılığı rotası oluşturmak AB’nin çıkarına olacaktı.

Bugün Azerbaycan, başlıca üç büyük entegrasyon girişimi/platformunun tam ortasındadır: AB, Avrasya Ekonomik Birliği ve Çin’in desteklediği yeni ortaya çıkan BKBYG (Bir Kuşak Bir Yol Girişimi). Bu üç girişimin tamamı Azerbaycan’ı hedef alıyor. Bakü, yine de, AB ile yakınlaşmanın yolu olarak Doğu-Batı koridoruna çok fazla umut bağlamış durumda. Bu nedenle, Bakü, taşımacılık girişimleri konusunda daha fazla desteğe ve Avrupa’nın ekonomik projelere daha fazla dahil olmasına ihtiyaç duyacaktır. Azerbaycan, halihazırda Alyat’ta gelişmiş bir liman, “Hazarın Mücevheri’ni inşa ediyor; bir liman, uluslararası bir lojistik merkezi ve bir Serbest Ticaret Bölgesi. Projenin tamamının yaklaşık 870 milyon dolara malolacağı tahmin ediliyor ve yılda 10 milyon ton kargo ve 40.000 konteyner (muhtemel kapasite, 25 milyon ton kargo ve 1 milyon konteynera kadar) işlem görmesi bekleniyor. Bununla birlikte, ülkenin projeyi yeniden canlandırması ve sürdürülebilirliğini sağlaması için AB’den gelecek yatırımlara ihtiyacı var. AB, bu taşımacılık koridorunu önceliği olarak belirlemek (1990’larda TRACECA ile yaptığına benzer şekilde) suretiyle bölgeye ve Azerbaycan’a yardım edebilir; Azerbaycan’ı bir aktarma merkezi haline getirmek için yatırım yapabilir ve daha iyi bir altyapı inşası için kredi sağlayabilir. Bu tür bir yardımın, Azerbaycan ve Gürcistan’ın sürdürülebilir bir taşımacılık koridoru kurmasına ve Çin ile AB arasındaki mal ithalat-ihracatından pay kapmasına muazzam bir katkısı olacaktır. Böylece, Karadeniz-Hazar Denizi koridoru daha da ihya edilebilecektir.

Sürdürülebilir Reformlarla Yardım

Son olarak, Azerbaycan açısından en çok ihtiyaç duyulan işbirliği alanı, mevcut kurumların geliştirilmesinin yanısıra, kamu yönetimindeki reformların sürdürülmesi ve daha hesap verir ve şeffaf bir yönetimin tesis edilmesine sunulacak katkıdır. Ayrıca, acilen ilgilenilmesi gereken ve AB yardımının hayati önemde olduğu birkaç kritik alan vardır. Yeni nesil kamu yöneticilerinin yetiştirilmesi Azerbaycan için en önemli konulardan biridir. Kamu yönetiminde başarıya ulaşmanın anahtarı eğitimdir. Bu kapsamda, AB, yeni bir kamu görevlisi kuşağının yetiştirilmesi amacıyla mevcut yöneticilerin yeniden eğitimi için kaynak ayırmalı ve Azerbaycan’a bu konuda yardımda bulunmalıdır. AB, halihazırda dikkate değer düzeyde bu tür faaliyetler yürütüyor ama daha fazlasını da yapabilir. Muhtelif AB (Erasmus) ve bazı AB ülklerinin ulusal programları (Alman Akademik Değişim Servisi, Visby Araştırma Bursu) aracılığıyla Avrupa kurumlarında eğitim gören öğrenci sayısı artıyor ama ülkede anlamlı bir değişim yaratacak ölçüde yaygın değil. Bu nedenle, AB, birtakım önemli hedeflere öncelik verebilir ve 2024-2025 itibariyle bu hedeflere ulaşmak için bazı programlar uygulayabilir. Bu hedefler, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının siyaset, ekonomi ve kamusal alandaki rolünün artırılması olabilir. Daha sonra, ülkedeki hukuk sisteminin güçlendirilmesi ve yargı reformlarına katkı verilmesi, ülkedeki hukuk sistemini geliştirecektir. Bütün bu hedefler, Azerbaycan’ın AB’nin yardımıyla 2030 hedeflerine ulaşmasını sağlamak için Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Gündem 2030 ile uyumlulaştırılabilir. Azerbaycan, kamu hizmetlerinin idaresini geliştirmek üzere yeterince çalıştı. Örneğin, ülke tek durak hizmet merkezi uygulamasını başlattı ve küçük yolsuzlukları neredeyse tamamen ortadan kaldırarak hizmetin tüm nüfusa dağıltılmasını kolaylaştırdı. Dahası, Kamu Hizmetleri Devlet Komisyonunun kurulmasıyla, yönetsel işleri yapmak için nitelikli profesyonelleri istihdam etme becerisine kavuştu. Ama yine de, daha fazla yardıma ve teknik bilgiye ihtiyaç var ve AB’nin bu konudaki katkısı hayati önemde olacaktır.

Sonuç ve Öneriler

AB, ayrıca, hem nüfusun hem de siyasi kurumların uzun vadede geleceklerini Avrupa’da gördüklerini (ister birleşik ister birleşmeden olsun) anlamalıdır. Azerbaycan’a yönelik stratejisini kurarken Avrupa-Atlantik topluluğunun eski stratejilerine de bir bakmalıdır. 1990’larda, ABD ve AB, bölgede bir bölgesel işbirliği inşa etmeyi denediler. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı sadece Hazar Denizi’nden Akdeniz limanlarına petrol dağıtımına hizmet etmedi, aynı zamanda Azerbaycan ile Gürcistan arasında bir ekonomik ve siyasi işbirliği kurdu ve geliştirdi. Bugün, Gürcistan ile Azerbaycan arasındaki stratejik ortaklığa baktığımızda, bunun doğru karar olduğunu görüyoruz. Azeri kamuoyu ve siyasi kurumları bölgesel işbirliğini, Avrupa hayallerine yönelik bir tehdit olarak görmüyor. Bunun yerine, bunu, bütün bir bölge olarak AB ile daha yakından bütünleşmek için bir şans olarak görüyorlar. Bu arada, Azerbaycan’ın AB ve uluslararası toplulukla yakınlaşmak için daha ileri adımlar atması gerektiği kabul edilmelidir. Bu, DTÖ’ye katılım sürecini hızlandırmayı, kurumsal reformları sürdürmeyi ve daha stratejik işbirliği kurmayı içerir. Bununla birlikte, eğer AB ve Azerbaycan edilgen ve etkisiz bir rol oynamaya devam ederlerse, moment kaçırılacak ve Azerbaycan diğer bölgesel siyasi ağırlık merkezlerinin ağına düşecektir.

 

[1] AB Yeni Komşuluk Politikası. Yıllık Araştırma Raporu–Azerbaycan, 2018. Haziran 2018, https://www.euneighbours.eu/sites/default/files/publications/2018-07/EU…. son erişim 1 Ağutos 2019.

[2] Özgür Avrupa Radyosu. Tusk: 'Political Settlement' Only Solution To Karabakh Conflict (Görev: Karabağ Çatışmasının Tek Çözümü “Siyasi Yerleşim”). 9 Temmuz 2019, https://www.rferl.org/a/tusk-tells-aliyev-political-settlement-is-only-…. son erişim 1 Ağustos 2019.

[3] Valiyev, Anar (2017). ''Brexit and its Impact on Azerbaijan: Will East-West Integration be Harmed?'' (“Brexit ve Azerbaycan üzerine Etkisi: Doğu-Batı Entegrasyonu Zarar Görür mü?”) PONARS Eurasia Policy Memo (461). http://www.ponarseurasia.org/memo/brexit-and-its-impact-azerbaijan-will…. son erişim 1 Ağustos 2019.

[4] Valiyev, Anar (2017). ''Azerbaijan's Foreign Policy: What Role for the West in South Caucasus''(“Azerbaycan’ın Dış Politiası: Güney Kafkasya’da Batı’ya Düşen Rol”), Working Paper Series, Eastern Voices: Europe's East Faces and Unsettled West. Transatlantik İlişkiler Merkezi, Johns Hopkins University, Washington, DC https://dgap.org/sites/default/files/article_downloads/2017-easternvoic…. son erişim 1 Ağustos 2019.

[5] Smith, Michael. (2017) Most NATO Members in Eastern Europe See It as Protection. Gallup News, https://news.gallup.com/poll/203819/nato-members-eastern-europe-protect….  son erişim, 1 Ağutos 2019