Hayatı değiştirecek mücadeleye su taşımak

Kadınların okur-yazar olmayabildiği, buna karşılık erkeklerin büyük çoğunlukla okur-yazar olduğunu keşfettiğimde okuma-yazmayı yeni öğrenmiş beş yaşında bir çocuktum. Annem yaşındaki kadınların okuma-yazma bilmesi bana göre şarttı.  Onlara öğretmeye girişmiş, beni sevgiyle kucaklayan teyzeleri epeyce yormuştum. Aralarından okuma öğrenen çıktı mı, anımsayamıyorum. Ama bugün geriye baktığımda, anlıyorum ki, parçası olabileceğim bir çözüm varsa, onun için atak olmak fıtratımda var.

Belki de bu yüzden, sivil toplum gölge raporları hazırlamaya soyunduğumuzda engelli, başörtülü, Kürt ve lezbiyen, yani çoklu ayrımcılığa uğrayan kadınları çalışmalara katmak için epey uğraşmışımdır. Ya da CHP’de Kadın Kolları Genel Sekreteri olduğumun üçüncü günü, tesettürlü kadınlar, LGBTİ temsilcileri dahil herkesi 2010 Anayasa Referandumu için ne düşündüklerini konuşmak üzere Genel Merkeze davet etmişimdir. İçişleri Bakanlığı’nda proje koordinatörüyken de, Devlet Planlama Teşkilatı’nda planlama uzmanıyken de, yanıma envai halden kadın gelebilmiş, gerekirse kavga ederek yemekhanede birlikte yemek yiyebilmişizdir.

İlkokulda sınıf arkadaşlarıma kitap okuduğum saatleri hatırlıyorum. Neredeyse tek tek ciltlediğimiz 1500 kitapla kurduğumuz kütüphaneyi okuma salonu ve ödünç servisi ile işletmeye başladığımızda üçüncü sınıftaydım. İlkokul öğretmenim okula borulardan inip çıkarak girip çıkan bu gözlüklü deli kız çocuğuyla spor, tiyatro ve kütüphane gibi etkinliklerle başetmiş anlaşılan. Bana kalansa hayata dahil olmanın, müdahale etmenin çok yolu olduğu bilgisi oldu.

Ortaokula kaydolduğum gün annemin götürüp üye yaptığı Ahmet Vefik Paşa Halk Kütüphanesi’ndeki herşeyi raf sırasıyla ilerleyerek okuyan tek çocuk bendim sanırım. Okumak yaşadıklarım ve gözlemlediklerim dışındaki hayatların çokluğuna tanık olma şansı verdi bana. Sanırım böyle başladı farklı hayatlara değip dokunmaktan çekinmez hallerim, herkese ortak bir noktamız olabileceğini düşünerek ‘’merhaba’’ diyebilmem. Oyalardan işlemelere, fırıncının kullandığı undan oduna, çocuğun baktığı böcekten teyzelerin saçındaki turunculaşmış kınaya, amcanın elindeki tespihten ayağındaki körüklü çizmeye, herşeyi konuşabilir, ve hep öğrenmeye devam ederim. O yüzden de anlatacak çok hikâyem birikti aslında.

Hayatı değiştirmek fikri

Ortaokul boyunca sınıf arkadaşlarıma matematik çalıştırdım. Karşıyaka Halkevi’ne adım atıp benden küçüklere fen dersleri vermeye başladığımda 14 yaşında, ortasondaydım. O yıl (1972) Deniz Gezmiş’lerin idamına karşı çıkmış, imza kampanyalarına katılmıştım. İdam cezasına o gün bugündür karşıyım. Kaldırılması için de çaba harcadım, geri gelmemesi için de harcıyorum. 

Hayatı değiştirmek fikrine henüz varmamışken bile insanların hayatını değiştirmeye katkıda bulunabileceğimi çoktan anlamıştım. Hayırseverlikten değil, hepimizin daha iyi yaşamaya hakkı olduğuna çok erken yaşta inandığımdan. Lise yıllarımdaydım, tek tek değiştirmenin iyi, ama toptan değişim yaratmanın çok daha iyi olduğunu anladığımda. Toptan değiştirmek için örgütlü olmak, iktidar olmak lâzımdı. Ama iktidarda ne yapacağını bilmek de, yapacak insanî ve ekonomik güce sahip olmak da çok önemliydi.

Bir yandan insanları tek tek kazanmak ve ortak bir siyasî mücadele geliştirmek için, diğer yandan planlı-programlı ilerlemenin kalkınmanın bilgisine erişmek için uğraştım yıllarca. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudum. Çünkü ülkemin insanlarımızın kalkınmış bir ülkede yaşamasını ve bunu gerçekleştiren insanlardan biri olmayı istedim. Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışmak istedim. Yaptım da.

Beş yaşındaki çarpıcı karşılaşmanın bir sonucudur, kadınların hayatına hep dikkatle bakmam, eşitsizliğe, ayrımcılığa karşı çok hassas olmam. Sakat ağabeyimin ablası olarak büyümek nedeniyle, bir taraftan ayrımcılığın en kaba hallerine erkenden tanık oldum, diğer taraftan hak mücadelesinin yaşa bakmadığını, adalet duygumun ve cesaretimin buna yettiğini kavradım erkenden.

 

DAL, Mamak, SBP...

Benim gibiler, bu ülkede yaşanan darbelerden nasibi  elbette alacaklardı. Ben de aldım. Ankara’daki işkence merkezi DAL’dan (Derin Araştırma Laboratuvarı) sonraki duraktı Mamak Cezaevi... Gurur duyarım Mamak’ta insan, onurlu insan olmaya devam etmek için mücadele eden kadınlardan biri olduğum için. Ve hâlâ her İstiklal Marşı söylediğimde Mamak’ı anımsar, yaşadıklarımız bir daha yaşanmasın diye mücadele etmeyi bırakmamaya adeta yemin ederim. Diktatörlüklerin insanları nasıl onursuz, korkak, silik, kötülüğe teslim ve değiştiricilikten uzak kıldığını bilir, tekrar yaşanmamaları için mücadele ederim.

Üniversite yıllarında aktifleştiğim kadın mücadelesine hâlâ devam ediyorum. Önceleri, hayatı sürdürebilmek için kadınları güçlendirmeye katkı verdim. Okuma yazma kursları, eve iş alarak para kazanmak, çocukları daha iyi yetiştirecek şekilde donanım kazanmak, mahallenin işlerinde kadın-analar olarak söz sahibi olmak...

Sonra kadına yönelik şiddetle mücadele geldi. Ankara’nın ilk aileiçi şiddet panelini yaptığımızda, panel başkanlığını üstlenirkenki heyecanımı unutamam. Kaç il dolaşıp kadınlara ve erkeklere kadına yönelik şiddetin ne olduğunu, neden bir demokrasi sorunu, bir siyasî sorun olduğunu anlattım, konuştum, inanın bilmiyorum. Sosyalist Birlik Partisi (SBP) oluşum sürecinde, aileiçi ve kadına yönelik şiddetin parti suçu sayılması için verdiğimiz mücadele sırasında kendimi divan masasının üstünde bulduğumdaki şaşkınlığımı da unutmuyorum.

Kadın Dayanışma Vakfı, Kadın Koalisyonu, Avrupa Kadın Lobisi

25-26 yıl oldu Ankara’nın ilk kadın danışma merkezi ve sığınmaevi projesini yazdığımdan bu yana. Kadın Dayanışma Vakfı’nın kurucusu kadınlardan biriyim. Yedi yıl vakfın sığınmaevinde bizzat çalışan kadınlardan biri oldum.  Binlerce kadının hayatına değdik, binlerce çocuğun geleceği değişti o danışma merkezi ve sığınmaeviyle. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi devletin işleri arasına sokmak, yasaları ve diğer mevzuatı değiştirmek, kadın danışma merkezleri ve sığınakları kamu kurumları arasında var etmek, eylem planları yapmak, izleme raporlarıyla gerçek durumu ortaya çıkarmak...

Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün kurulmasına destek veren az sayıdaki feministten biriydim, sonra bu kurumun genel müdür yardımcılığını yapmak da nasip oldu. Avrupa Birliği malî desteğiyle uygulanan ilk aileiçi kadına yönelik şiddetle mücadele devlet projesinin çerçevesini ben yazmıştım 2000’lerde. Polis karakollarında şiddete uğramış kadınlara nasıl davranılması gerektiğini hizmetiçi eğitim haline getiren, eğitim programını hazırlayıp uygulayan koordinatör danışmanı oldum. İki buçuk yılımı verdim bu çalışmaya ve bugün elde kalan çok az şey var; yani daha çok işimiz var.

Kadın Koalisyonu, Avrupa Kadın Lobisi, CEDAW Gölge Raporları, 2000 Milenyum Özel Oturumu Gölge Raporu gibi birçok ortaklığın temellerini atan kadınlardan biri olmak elbette çok onurlandırıcı.

CHP Kadın Kolları, Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu

Siyasetle hep ilgilendim. Üniversite yıllarından itibaren de aktif siyasette yer aldım. 2002’de memuriyetten bu nedenle ayrıldım. CHP’de Kadın Kolları Genel Sekreteri, Parti Meclisi Üyesi, MYK üye yardımcısı oldum. Milletvekili olmak istedim, henüz olamadım. Hâlâ koşuyorum. Kadınların siyasetteki yerinde bence  önemli gelişmeler oldu ve bu gelişmede tuzum var! Seviniyorum.

Kadın belediye başkanları ve meclis üyelerini artırmak ve canlandırmak, belediyeleri kadınlarla buluşturmak için Yerel Siyaset Çalışma Grubu’nu oluşturmayı 1996’da istemiştim, 2004’te kurabildik. Dört buçuk yıl süren bu çalışmanın bugün ‘’Kadın Dostu Kentler’’ çalışmalarının önemli bir parçası olarak devam ettiğini görmek beni sevindiriyor. Eşit Yaşam Derneği’nde Belediye Meclisleri Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonları ile yürütmekte olduğumuz çalışmanın da meyveye durduğunu örnekleriyle görmeye başladım diye seviniyorum.

Sosyal politikalar ve işgücü piyasası alanında uzmanlaşmış bir iktisatçıyım. Planlama uzmanlığı dışında, 12 yıl üniversitede öğrencilerime sosyal politikayı bir heyecan olarak aktarmak, diğer yandan Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu ile yürüttüğümüz yeni örgütlenmeler için uğraştım. Kırsal Kalkınma Girişimi’ne başlayalı altıncı yıla girmişim bile.

Yapacak çok işin beni beklediğini biliyorum. Hayatı değiştirmek isteyenlerin çeşitli alanlarda, zengin bir mücadeleye su taşıması gerek. Elimizi değdiğimiz her yeri anında yeşillendiremesek bile, iz bırakabildiğimizi gösteren nice güzel yaşanmışlığım var. Bu yazı da onlardan biri. Teşekkür ediyorum.